20 Ağustos 2017, Pazar
saat: 21:27


öncü,

hep önümde bir öncü olsun ilham alayım, gittiği yolu izleyeyim ama zenginleştirek belki de ışıklandırarak benden önce yol yapsın ben de devam edeyim istedim.

hep ilk karda yürümeyeyim istedim tamam gerçekte ilk karda yürümenin hissi güzel ama hep bir bilinmezlik.


bilinmezlik, kara delik gibi. gidiyorsun ama sonu yok dönemiyorsun da.


sonunda şunu anladım ki, varacağım yer değil varmak için uğraşmalarım didinmelerim, yol üzerinde geçirdiğim vakitler beni mutlu edenlermiş. etmelilermiş, ama bulunduğun ana bakmayıp ileri hep ileri diye diye ne gelecek geldi ne de anı kurtarabildim arkamda sadece koskoca kara bir geçmiş bıraktım. dönüp baktığımda ne ayak izim belli, ne yürüdüğüm yollar, hepsi kar fırtınasında yok olup gitmişler. ne birilerine öncü olabilmişim ne de öncü edinebilmişim.

yani ne menem bir şey olduğumu çözemedim.

çok hızlıydım, hayatta 25ime varmadan çoğu şeyi gördüm geçirdim tattım tecrube ettim (ettiğimi sandım). bunlar hep dünya işleriydi, ya peki kendi dünyam nerdeydi.
iç dünyama ulaşabilmem anlayabilmem isimlendirebilme anlamlandırabilmem tam tamına 6 buçuk yılımı aldı. tam sonuca ulaşmış olmam tabi.
bu süreçte çok kırıldım, kırdım, döktüm, saçtım, bıraktım, kaçtım, özledim, özlemeyi bıraktım, doğurdum, doğurduklarıma aşık oldum, onlarla büyümeye hissetmeye başladım. ne kadar yavaşlamaya başladım o zaman nefes almadığımı, duygularımı bastırdığımı , bastırdığım duyguları öfke patlamalarıyla attığımı, yemek yiyerek, uyuyarak, çalışarak, çok çalışarak, kendimi oyalarak unutmaya çalışarak atmaya çalıştığımı farkettim. Hepsinin sonucu hep aynıydı, unuttum. ben neden kızgındım diye saatler öncesi duygularımı unutmaya başlıyordum. bu çok iyi birşeydi sanki, unutmak en iyisiydi. sonra arkama dönüp baktığımda herşey yıkık döküktü. hiç birşey tam değil hepsi eksikti. ama olsundu ben unutuyordum ya. ama olmazdı iki güzel yavrunun hayatını kendi hayatıma çeviremezdim, benim çocukluğumun yaraları onların kaderleri olmamalıydı. kalkıp kendime gelmem gerekiyordu.
yavaşlayıp önce neden kızdığımı anlamaya sonra sebeplerini berteraf etmek için iç yolculuğum açıktım. henüz tam başarmış sayılmam çünkü tek başınayım. (yalnızlım ulen dediğim günceleri hatırladım o zaman yalnızlığın ne olduğunu bile bilmiyormuşum. şimdiki yalnızlığımla kıyaslanamaz bile)

duygusal yoksunluklarımı giderebileceğim bir kaynağım yok ve bunu kabul etmekte çok zorlandım, hala zor ama alıştım. kendim gibi kabul edilmediğim her ortamdan kaçmak için her yolu deniyorum. buna kaçmak mı gitmek mi yoksa kendinliğini onurlandırmak mı denir bilmiyorum. iyi olumlama yaparak ayrılıyorum diyeyim.


ayrılmam için bir kaç düşmanım var:
- edilgen edilmeye başlanması
- eleştrilmek
- hatalarımla beni dövmeye çalışılması
- empati kurulmaması
- sınırlara saygısızlık
- fikirlerime saygsızlık
- varlığıma değersizlik!!!
- Farklı bir birey olduğumun kabul görülmemesi!!!

bazen bunları yaşarken bile ayrılamadığımı farkettim, farkettiğimde bağımlılıklarımı gördüm. sevgi bağımlısı, sevgiye açlık, duygusal ihtiyaçların giderilmesi için edilgen oluşumu izledim senelerce.
onay bağımlılığım, onaylanmak için hep başkalarının dediği gibi olmaya çalıştım, kızım biraz da sen alttan al, kızım biraz da şöyle giyin, kızım biraz da böyle davran, peki kendi benliğim nerde? ben nerdeyim? hep evlilik ii gitsin diye kendim gibi olmaktan neden hep vazgeçirildim. kendim olmak bu kadar mı değersizlikti? ben bu kadar mı hiçtim hep başklarının onayına sunulmuştum?


kimse ben değildi.
ve ben de kimse gibi olmak zorunda değildim.
hep öncüm olsun isteyişlerimde özgün ve özgür ruhumun kalıplara sığdırılmasındandı.

baskılar baskılar, irademi tamamen yıktılar...
bir işi sürekli yapma iradesi veya bunu bırakma iradesine asla sahip değilim, hayır diyemiyorum.
her kesi kendim gibi sanıyorum, biri yüzüme güldümü kendim gibi sanıyorum, içinde planları yoktur anı yaşıyordur, öc alma kin tutma vs vs.
ama hepsini taşıyıp her eline geçtikçe vuran insanlar tanıyorum. en yakından en derinden...


bir yazı okudum, şöyle yaptım böyle yaptım ama siz bu yolculuğa çıkacaksanız eğer asla desteksiz çıkmayın diye, iste bu bana çok koydu be günce hiç desteğim yok. fikirlerime düşüncelerime varlığıma saygı yok ki de yapmak istediklerime destek olsun.

Rabbim tabii ki her zaman yanımda, biliyorum ve inanıyorum ve güveniyorum ki Rabbim her daim yanımda ve beni desteksiz bırakmayacaktır (ki iman da bunu gerektirir).

gün geldi yalnızım dediğime güldüm geçtim ya, bir günde gelecek desteğim yok dediğime güleceğim geçeceğim ve şükredeceğim.yaşadığın müddetçe gün geçtikçe beterin beterini yaşayabilme ihtimalleriyle doludur hayat. ve o yüzden şuanda,

farkettiklerime
değiştirebildiklerime
çocuklarıma
sağlığıma
varlığıma ve
birliğime

şükür içerisindeyim.
benimle olmak isteyen beni olduğum gibi kabul etmiş demektir.
ben mükemmel değilim, mükemmeli aramıyorum, etiketim yok, sınavlarda başarılı değilim, gelirim yok, çoğu zaman sadece saf gibi sırıtırım, eblek gibi bakarım, güzel de değilim (görene)...sadece hayat başarım için, mutluluğum ve benden doğanların mutluluğu için varım bildiklerimi onlara anlatırım ve onların hayat yolculuğunda bir nukte olmak için varım. bu bana duygularımı geri kazandırıyor, doğayı görüp koklayabiliyorum, vücudumu hissedebiliyorum, küçük şeylerden mutlu olabiliyorum, iki kikirdeme günümü güzelleştirmeye yetiyor.


içim dolu, çok dolu...







istanbul
hosting