10 Ocak 2019, Perşembe
saat: 23:59


Şöyle rezil bir rakı sarhoşu olasım var. Ağır klarnetli, en dibini gören, hıçkırıklara boğulduğun dost omuzlarında ayıldığın, sokaklarda ayda gibi yürüdüğün. Masadan kalkmazsan ve midenin bulandığını düşünmezsen kusmayacağın bir sarhoşluk, kussan da yer açıldı diye salakça düşündüğün bir sarhoşluk. Klozetin en sadık sırdaşa dönüştüğü, sarılarak geceyi bitirdiğin bir sarhoşluk. En son Çınarcıkta öyle sarhoş olmuştum. 3 metrekarelik yatak odam o kadar çok dönmüştü ki, kalkıp ters tarafa dönmeyi deneyecek kadar umutsuz bir hale düşmüştüm.

Şimdi artık rakı içmiyorum. Aslan sütüyle kara sigara karışınca cin giriyor içime. Kalbim ağzımda atıyor.
Olmuyor. Birbiriyle iki güzel arkadaş, tersine voltranı oluşturuyor.

Christmas zamanını sükunetle atlattık.
Önce Londraya gittik. Güzel yemekler yedik, güzel sohbetler ettik ben az sigaralar içtim. Hava Londra güneşiyle taçlandı.
2 gece yüksek ateşim çıktı ve müthiş güzel bir ateşti. Dostane, rahatlatmaya yönelik. Savaşçı ama barış için savaşçı. Sabahları hiç bir şey olmamış gibi tam havamdaydım.
Ordan Juliet ile birlikte Ankaraya gittik. Juliet 2 gün kalıp döndü. Kar iyice bastırdı. Ankara tepeleri suçlu bir karla kaplıydı. 80 yaşındaki Juliet tüm asaletiyle ve kazasız belasız döndü. Sonra kuzenlerim Bostondan 6 kişi, Bursadan dayımlar, teyzemler falan herkes Ankara'ya gelecekti o gün, yılbaşı için.
Ailecek böyle bir stresi kaldıramayacak olduğumuzu bildiğim için ben kendimi uyuşturmaya karar vermiştim. Babam evin içinde bir aşağı bir yuları yürüyüp, açık kalan ocakları kapatıyordu.
Annem bir orduya yetecek kadar yemek yapıyor ve ocaktaki her şey kendini yakmaya yönelik olduğundan her şey risk taşıyordu. Nasıl fırın eldiveni olmaz, bu tavaların nasıl sapları olmaz, bu kazan nasıl bu kadar kayıyor anne elinle tutma, anne kazanı göbeğinle itme.. Annem beni duyar duymaz kurdeşen döktü, gözü şişti ve hastaneye hala yemek yapıp yapamayacağını öğrenmeye gitti. Akşama bahsettiğim 12 kişi gelecekti ve sonraki gün yılbaşıydı.
Benim için öncelik kimsenin buzlu karlı ortamda ölmemesi, buna aday çok insan tanıyordum ailemde, benim de böbrek taşlarımı o gün düşürmememdi. Londrada ateşim çıktığından beri böbreğimin enfekte olduğunu düşünüyordum ama bunun için yapılacak hiç bir şey yoktu. Kardeşim önce 15 kişiye yemek yaptı. Büyük bir Kofana, karides güveç, çocuklara hamsi ve bir sürü meze. En sonda da helva.
Benim 12 kişilik tabağım bile yok lan diye güldüm.
Annem çok bozuldu.
Sana da aldık yerim yok dedin dedi.
Yerim yoktu. Ve gerçekten 12 tabağı kıskandığımı mı düşünmüştü? Kardeşimin o düzeninin beni ne kadar mutlu ettiğini anlamıyor muydu?
Şu saçlarını geriye tara dedi annem, öff dedim.
Annem, pek iyi görünmüyordu. Çok kilo almıştı ve neneme aşırı benziyordu. Ben onu az gördüğüm için bu değişim çok keskin ve ani geldi. Bu sefer tüm nefretimi ona yönelttim.
Gözünü öyle görünce bu kadar strese girdiği için kızdım ona, kendine gel dedim. Hırlama bile dedim at some point. Ona duyduğum asılsız bu nefret nasıl, ne biçimde, bir şeyleri mi saklamak için ortaya çıkmıştı?

Bu arada herkese yoganın bana nasıl iyi geldiğini anlatırken yüzlerindeki tuhaf ifadeyi görüyordum.
Çok zayıflamışsın pek de rahatlamış görünmüyorsun, çok içiyorsun, yemiyorsun.
Harvardda profesör olan kuzenim de Costa Rikadan Bostona, ordan buraya 4 günlüğüne, 4 çocuğuyla gelmişti ama keyfi yerindeydi.
Annemle kavga ettiğim gece, tuvalete giderken şiddetle gözümü kapının kenarına vurdum. 80'lerden beri aynı kapı kenarıydı, sivri ve kaba.
Ah dedim sessizce. Gözüm çıktı diye düşündüm.
Anneye hıh dersen olacağı bu diye.
Elimi kaldırdım, kan.
Aynaya baktım, kaşın yarılmış dedim sakince kendime.
Aynen Armin'in yarıldığı yerden, aynı tip.
İşte bir zamanlar ergence çarptığınız evin kapısı, yeri geldi mi koyuyor gözünüze bunu.
Tampon yaptım, buz koydum.
Bir ağrı kesici alıp yattım.
Sonra kalkıp kapının yerni el yordamı tekrar buldum yine çarpmayayım diye.
az önce beni ısırmış köpeğimi hala severmiş gibi okşadım kapıyı ve yatağa geri döndüm.
Ertesi gün kardeşimi gördüm, o da beni gördü.
İkimizin de gözleri mordu.
Sana noldu dedim, dün bizim evden çıkarken demir kapıya çarptım dedi.
O daha gerizekalıca dedim. En azından demir kapının nerede olduğu daha belli. O bir tane ve daha ağır.
İkimiz de göz makyajımızı abartarak yeni yıl salonuna girdik.

Herkes memleketine döndü ve biz çekirdek aile ankarada 3 gün daha kaldık. Evkura gidip anneme yeni bir kazan ve yeni tavalar almak istedim. Sadece birini alabileceğimi anladım. Almanyaya gelip türk parası harcayarak fakirleşen sadece bendim.

Babamla İzmir çarşısından Casyo bir saat aldık.
Hayatım inanılmaz değişti.
21.36


istanbul
hosting