11 Mayıs 2019, Cumartesi
saat: 13:20


Merhaba…
Çok uzun zaman oldu yazmayalı. Zamanın uzunluğu...
Ayrı kalınmış zamanın uzunluğu…
Zamanın ölçü birimi ne ki. Zaman dediğin gün. Gün içinde an en ucuza tükettiğimiz. An dediğin bedava değil mi. Hatta ederi yok en kıymetli beleşlerimizden biri, soluk gibi. Sahibi olamadığımız, tutamadığımız ama hükmettiğimizi sandığımız bu yüzden de muhtaç olmadıkça aklımıza düşürmeyi akletmediğimiz servetimiz hazinimiz olmaklığımızın kanıtı müsebbibi mutlak muhtaçlığımız.
Çoğunu tüketince mi gelir her insanın aklına zaman ne dersiniz. Aklımızın coşkusu yüreğimizin atışı sıkken gençlikte, çocuklukta yoktur işimiz zamanla. Tek hesaba gelir yanı kuralların hat boyunda boylu boyunca sevimsiz duruşu. Heyecanımıza yetmeyen anları baş düşman rolü kendisine reva gördüğümüz.
Can dostumuzu can düşman biliriz yolun çoğu elimizden gidene kadar. Ardımızda kalanlarımız ve dünümüzde bıraktıklarımızla günlerimiz azalır ve işte o durumlarda kıymete biner an her birimizde. Sizlerde benim gibi mi düşünürsünüz bilmem. Ne önemi var ki kimin ne düşündüğünden hem. Her yol gidene ait olduktan sonra benzese ne benzemese ne.
Zaman benim seninle derdim var bilesin. Vay daha neresindeyim ki ömrün gibi martavallar sebebiyle değil ha..
Aldıkların verdiklerine denk değil ondan bu namemnun hallerim. Denk olsun adil olsun gibi zamanlara ivme nam salmış havalı laflara da karnım tok elbet bu da değil kastım benim. Adalet hak haksızlık sefillerce uydurulan sersemce laflar zannımca bunlara da yer yok lügatımda. Hayatta kalmam bile bir başka canın can sonu oluyorken ister hayvanat ister nebatat. Can varlığını bir başka can ile besliyorken bu zincirde adil olmak gibi ışıklı yalanlara budalalar kanar ancak. Zira kim demiş benim canım marulun canından daha kıymetli diye. Ya da koyunun yavrusu keklik geyik ya da palamut daha az canlı. Can ayrı konumuz olsun bu günlerde derdim zaman senden yana.
Hem ömrüm hem ölümüm senin elinde ey zaman. İçinde kaybolduğum ve içinde var olduğum can dostum can düşmanım ah zaman. Ölümsüzlüktür isteğim sanma sakın. İçine ve içime sığdırdıklarınla, sevmeme sebep kıldıklarınla güçlü ve sonra güçsüz kılmalarındır benim derdim. Zaman değil de sevgiler mi acep güçsüzlüğüme sebep.. Her ikisi mi yoksa.
Zamana serilmiş sevgilerim içinde sevdiklerim ve kuralsız sırasız kayıp gitmeleri benden sualsiz sebepsiz. Büyürken kumarda şans piyangodan ikramiye gibi çıkıp gelmeleri hayatıma büyük sevinçken gidişleri iflas enkaz yıkım bitmeyen kabus gibi bilseniz. Güç verirken gelişleri gidişleri gülüşsüz dalsız yapraksız köksüz kalışlarıma sebeptir bilmezsiniz. Sebeplerine mi sevinmeli sonuçlarına mı yanmalı bilemedin ki... Yoksa çoğul gibi kader diye bir kelamın arkına mı saklanmalı. Sözcükler ihtiyaçtan olmalı.

Seni sevmiyorum zaman! Anı tutuşundan dolayı, geçip gidişinden dolayı ve içine sığdırdığın yok oluşlardan, verip alışlardan dolayı sevmiyorum seni zaman. Bizim dilde kahpelik derler duy isterim. Rengin yok senin. Ne dostluğun sahi ne şimdiliğin. Dokun yok senin zaman. Kokun yok sabahın seherin gecen yok. Yekunu gibi duransın ya sanırım hiç birisi değilsin sen. Her anımızda olsan da bize hiç yar olmazsın. Dost olmazsın değil mi . bak bir yalan söz daha bizden bize. ‘Dost’… En güçlü olanlar en büyük yalanlar en zayıf kalanlardır. Dost güç değil bir koca yalan. Her suçluyu sana bağladım tüm yükü sana yükledim afedersin be arkadaş. Senin de bizi seçtiğini sanmıyorum zaten. Bu kadar tuhaf ve kısa ömürlülerle niye uğraşasın ki.
Senden yana bakmayacağım bu gün. Bu gün ben kendimden yanayım. Şikayet hakkı bizde bu gün zaman kardeş. Aynı hamurdan değiliz kardeş olamayız değil mi. Biz çamurdan sen nurdan. Işıkla çamur aynı hamur olur mu. Senden ışık bizde kir fazla. Zende biz kurur kavruluruz. Toza toprağa dönüşürüz. Zaten de dönüşmüyor muyuz.. Sende önce toprak sonra toz oluyoruz. Sen sonumuz oluyorsun tuhaf bir ikiliyiz desene.
Madem ki sen hep var biz anda kaybolanlarız neden topyekun vermiyorsun sevinçlerimizi. Ya da alacaksın maden bizden onları neden verip sevindiriyorsun boş yere bizi. Tanrı bekçi koymuş olmalı seni size. Bunca puşt beceriksize tahammül edemeyince önce güldürüp sonra ağlatmakla kendini eğliyorsun besbelli. Bak bir şey diyemedim şimdi sana. Ben bile ben gibilere dayanamazken...
Geçici ikametlik mi yani bizimkisi. Belki de az biraz can sıkıntısı mı ha ne dersin zatın ne bizle derdi. Bizim seyrüsefer için ne dersin. Sen semada alemde biz yerde sürünmede. Boyum yetmez gözüm görmez çamurdan bir halt olmaz. Hadi deyi ver oralarda neler var. can sıkıntısı mı ceza mı bizle işi. Sana mı bizim uydurmalara mı benzer zatın sıfatı. Sen kaçıncı kolu yoksa sen de biz gibi kulu.. Vah vah üzülürüm şimdi. Hadi ben bir tutam et kan irin de sen heybetli kudretli koca gövdeli görkemli tüm olanların var olduğu yer bilemedim şimdi sana ne demeli. Hafife alır mıyım be yahu seni ayıp ettin ben kim ki bu gün yarın rahmetli. Yok yok saygısızlık değil can sıkıntısı vallahi. Az biraz da hatta haylice zamanı kısıtlısı. Yolu bitmişlikten mabet duvarına işemesi iş mi benimkisi. Bu da itirafnamesi yalakalık işte insan oğlunun klişesi.
Sahi senin cinsiyetin var mı. Kız mısın oğlan mı. Aa dur bu ikincisinin bizde başka anlamları da oluyor pek de hoş değil af buyur şimdi düzeltiyorum. Dişi misin erkek mi? Bak yine olmadı. Bu defa da ilkinde sorun. Pek nazik olmadı sualin bu hali. Dişi denir mi aşağı mahlukattan bahseder gibi . Bizde dişi sözü insan türü için pek makbul görülmez. Dişi kendimizce bizden aşağı bulduğumuz ama bizler kadar korkunç olmayan canlıların doğurganına derler. Düzeltiyorum ayıp ettim sayın bayım. Bak yine adam eyledim kanıma işlemiş erillik af buyur. Hem sen bizim lisanı biliyorsundur belki de ha ne dersin. Kendimi çok kasmasam mı hadi bir ses ver çok yoruldum? Zaman kalmadı gitmeliyim şimdilik sözüm bitti sanmayasın vuslatımız pek yakın…


istanbul
hosting