01 Haziran 2019, Cumartesi
saat: 22:41


.......!

Firardaki üçüncü yılım ikinci şehrim ve dördüncü okulumdayım. Geceleri bilmem ya gündüzleri kurum yağar bu şehrin üstüne. Ak yüzlerde tek ak gözlerindeki ak ve yerin metrelerce altında kömüre bulanmış, başka dünyaların insanları gibi yaşar madenciler. Büyük kaçışımdan sonraki sakin sessiz kabullenişlerim. Küçük bir başka kaçıştı şimdi bu şehre gelişim. Acıyı sindiriyordu artık bağırsaklarım. İsimler karabasanım isimler dört yanım duvar olmaktan çıkıyordu yavaş yavaş. Gün ışığı görür temiz hava alır olmuştu kısa teneffüslerinde ruhum. Aynada kendi gözyaşlarıma kendi gözlerime bakabilir olmuştum artık. Benim kendimi koruyamamışlığımı benim benden geçmişliğimi görür olmuştum. Bir rüyadan uyanma arifesiydi şimdilerde yaşadığım. Ne fareler vardı bu yerde ne her yana dağılmış bitler. Bunları da anlatırım sizlere ama bu gün değil. Belki bir sonra sefere.
Temizdi evim üstelik bildiğin apartman dairesiydi üç katlı da olsa apartman. İki oda bir hol, hol devamında bir tezgah, mutfak niyetine ve en güzeli bir banyo işlevi sadece banyo olmak olan ilk banyomdu üç yıl aradan sonra. Şehrin renkli olduğunu ilk defa burada fark ettim. Her yer sadece griydi bundan önceki dört yıl boyunca. Yollar gri binalar, evler dükkanlar gri odalar duvarlar tarlalar griydi. Dağ taş değil ağaçlar çiçekler griydi. Hayvanlar insanlar değil sadece sesler bile griydi. Her şey her şeye eş herkes herkesin aynı. Durum aynı hal aynı şimdi ile sonra dün ile yarın evet ile hayır hepsi aynıydı. GRİ. Dünyanın içi dışı altı üstü gideni var olanı olmayanı hepsi bir.
Ne derin bir yalnızlık olduğunu tarif etmesi inanın çok zor. Bir ben, bir benim sesim yaban hem bana hem herkese sanki. Ne zaman benim olmaktan çıktığını bile bilmiyorum gözlerimin. Ve yüzüme iliştirilmiş bu yaban bu el gözlerimi görmemek için ayna almamıştım üç yıldır evime. Her taraf tek renk, gri… Her şey benden başka bana yabancı. Bir bensem yapayalnız bu yalan rüyada benim olmuşluğumun ispatı nerede? Tabuldot yemek gibi her keste aynı türden yaşamlar aynı sözler aynı sesler aynı zamanlar kusursuz ve birbirine eş durumlar.. Bense ayrı kalmışlığın soğuğunda mevcuda inat diğerlerine benzeme gayretiyle beyhude çırpınışlarda. Bilmediğim zamanlardan kalan kullanıma hazır istif davranışlar sıralıyorum her duruma her yere herkese uygun.
Bakkala günaydından daha farlı değil sınıfta ders anlatışım ve odada meslektaş sohbetlerim. Koştukça çemberi çeviriyor ayaklarım ben yol almasam bile. Sesimin asılı kaldığını hissediyorum havada ve hatta görüyorum tanecik halinde sevgili sesimin idam sehpasında. Yok diyor sıkça sessiz sesim. Doğru değil, olası değil hiç görünür olur mu insan sesi böyle uluorta. Sesi görmek olası mı, biliyorum delilik mutlak benimkisi. Kime sordumsa şaka yollu ağız birliği etmişçesine yok diyorlar, elbet olası değil böylesi. Hal böyle olsa da normale dönme çabası benimkisi. Didinip duruyorum deliliklerimle. Yolu yok ne derlerse mutlak kabul, onların ki bu dünyanın tek doğrusu. Ben ayrık otu misali, gereksiz ve faydasız üstelik. Gri ise madem dünya, renge hasret kalsın kör gözlerim.
Bu kabus bu yalan bu karabasan dünyanın hiçbir yerinde ve şeyinde aksim yoksa yansın kavrulsun kül olsun ben ve benden tüm ziyadesi diyor içim. Sesim içime söylüyor yüzüm kendime gülüyor kanalında kalıyor gözyaşlarım ben çoktan bitmişim yahut hiç olmamışım, bu olmalı doğrusu. Her şeye fazla her yerde az her andan yoksunum. Yokluğum yokluk olmamışsa varlığım hiçlikte boşa çaba. Ben, her yerde el ben herkese el, kendime el ben baştan ayağa el yad yaban hem ele hem kendime.
Ses veriyorum kimi zaman seslere beni de görsün, kendilerinden saysınlar diye. Unutuyorum. ve her unuttuğumda kendi derinlerimden kendi cılız sesimi duyuyorum ; yokluğunu bilen varlıkta mutlak yoktur. Yokluğundan korkup varlığını yok varlıklara katmak için debelenip durur ömürlü bedenimde ölümsüz tanelerim sesim tinim tözüm özüm artık ne derseniz, adını siz koyun be iki gözüm.
Bedenim varsılların dünyasında her gün ve sabah ve öğlen ve akşam ve her saat ve her an, an be an tekmil verir gibi koğuş sayımında ses verir yer kaplar iş yapar var olurum… Oysa ne zor iştir olmak. Kolay mıdır ki olmak. Olmak dediğin kolay iş değil. Ama, olması da işte bu kadar kolay, inansanız da inanmasanız da. Tek sorun onların istediklerini istediklerinde onlara vermekte . işin sırrı bu meğer. Bildiğini değil, bekleneni de. Hissettiğini değil, istenileni söze dök dillendir seslerine ses ver.
Dünya dediğin karışmak ve avunmak . Garip bir yer burası. Gördüğünden öte yok. Duyduğundan öte ise bir sen varsın senden öte yok. Söyle savur yap çıksın, ekle dağıt kes gitsin, sus konuşma yeter ki bu çark dönsün. Bunca rezillik ne dersen ; düzen hayat hakikat , şaşırma başın salla koy ver gitsin.


istanbul
hosting