03 Haziran 2019, Pazartesi
saat: 01:54



Merdivenler çok bu şehirde. Ayaklarım yerde, aklım kol boyu mesafede arkamdan gelir vaziyetteydik ilk vakitler. Geçti sanmayın hal pek farklı değil hali hazırda. Şu kahpe rezil dünyanın ezenini sezenini, kesesini düzenini, yorgan döşek iğne iplik alan satan uçan kaçan yiyen sıçan körpe koca yaprak gonca, atlısı itlisi bitlisi sidiklisi her ne varsa ve her nasılsa daha da beter olsun diyesim gelse de içimden ne dilim ne yüreğim söyleyebildi bunu.
Umursamaz olmayı arzulasam da kayıtsız kalamadım beni saran benden öte olan bu kahpe dünyaya. Sağdaki odada yatağım yere serili ve girişte önceki şehrimden hatıra şeritli ince kilim, İnsanların ağızlarında vagonlar gibi birbirinin benzeri sözler dizi dizi ve benim bozuk aklım onlardan önce sıralar sıralı sözlerini inci gibi.
Bu anlamsız bu ezber yüzlerin orta yerinde kaderlerini görür gözlerim. Görünmez sanıyorlar eyvah üryan geziyorlar. Acınacak haldeyim ne acı oysa acıklı durum onlarınki!! Ama ayrık olan ben, onlar dört yapraklı yonca sanki sahibi efendisi en mühimi şüphesiz kendileri. Ama yanılgı hey hat! burası yalanın ta kendisi. Kim diyebilir ki aynadaki akis benim ?
Ah değil ,değil…! Bunlar yalanın kabul görmüş ilk hali. Sesleri dillerine, dilleri dişlerine değdikçe çıkar öz benlikleri içlerinden dışarıya. Ayan olur görünür olur bilinir olur ‘Ben’leri. Ya yalansa dillerinden söze dönen sesleri… Ben nasıl bulurum onların ‘Ben’lerini, saklı kalmış ya da hiç olmamışlarsa.
Ama benim sesim firarda, asılı durur havada. Bana rağmen benden öte benden ziyade ortalık yerde dolanıyor avare. Gel otur diyorum yanıma kıpırdamıyor kılı bile sesin kılı olmaz sanmayasınız var o melunun saçı kılı tırnağı. Var mı ki sizin olmuşluğunuzun kanıtı? Kim demiş varız diye. Cevabın sahibi hiç olur mu sorunun muhatabı? Ama biz de durum bu. Biz sorar biz söyleriz, soruların sınavında torpilliyiz işin aslı.
Mutsuz yüzler görürüm sahibi saklambaçta sobe. Söylemem sormam hallerini söylemez saklarlar hallerini. Hayatlarımızın rollerinde baş rol oynuyoruz her birimiz hayatlarımız boyu. Yüzlerinde renk gözlerinde fark yoktu hiç birinin derken bir renk bir koku hatıralarımda çeyrek asır kalacağından habersizim heyhat…
Yok daha değil. Anlatacaklarım var şehre dair. Altmış sekiz merdivenle çıkabilinir evim var karaelmas mahallesinde. Sahibi emekli bir polis, karısının da kızının da yüzleri mutsuz. Üç katın en üstünde kendi oturur tahakküm belki de böylesi. Bilemem nasıl bu insanların iç dünyası. Ara katta okuldan meslektaşım , alınmamış kaşlı karısıyla bir de çocukları üç beş aylık, beyaz ve tombul.
Ve bir akşam davet üzerine gidince çocuk görmesine (memleketin yere batasıca adetleri) emekleyen çocuk kaldırıp yapıştırıverdi iki elini birden yanan kış sobasının narlı çevresine. O Dakka balon gibi şişti kalktı küçük ellerinin avuç içi derileri ve çıkmıyor acıdan sesi… göğsümün orta yerine bir kürek kor dökülmüş gibi yandı kavruldu yüreğimin içi bebeğin avuç içi. Kim bilir ne çok yanmaktaydı küçücük canı. Bir yolu olsa da alsam acısını ellerinden dese de çaresiz kalbim, kar etmedi hala hatırladıkça tıkanır göğsümde nefesim. Sanmaktayım hala unutmadı, taze acısı ellerinin. Bir daha gitmedim davetle çocuk görmesine. Batsın adetin böylesi.
Giriş kat yahut en alt kat daha güzel diğerinden benden söylemesi. En alt katta ben oturuyorum. Niye oturmak derler ki korundukları yerlere. Sanki ha babam oturuyorlar mı insanlar evlerinde. Ayakta duranı da vardır elbet. Oturmak seçilmiş ya belki de bu yüzden oturur dünyanın en az yarısı bir yerlerde.
Evimin içi rengarenk. Griye inat iki taze iki sıcak iki ışıklı renk, nar çiçeği ve bej. Ev sahibinden emanet ayakkabı dolabı nar çiçeği ve bej. Duvarlar beyaz şarap, banyo sarı,tezgah uçuk mavi. Dedim ya evim rengarenk. Biz ayrı dünyalıyız dışarıdakilerle. Bu evi seviyorum. Pencereden güneş yağar gün boyu içeriye.
Perdelerim uçuşur akşam rüzgarında. Bir küçük kitaplık bir divan bir de soba odamın orta yerinde. Anlatamam nasıl mutlu içim bu iki oda bir hol arasında. Masam yok bir sehpa sadece önceki şehrin esnafından bana hediye. Sehpa da yazıyor divanda düşünüyor sobada ısınıyorum. Çok ve sebepsiz mesudum yapayalnız kaldığım bu evde.


istanbul
hosting