27 Kasım 2019, Çarşamba
saat: 20:12


İnsan olmanın bu kadar güzel olması fakat her türlü insan etkileşiminin mutlaka bir şekilde zararlı olması çok garip değil mi?
Arkadaş sıfatını taktigim insanlardan, ben bugüne kadar salt işime yarayan, dolaylı bir götürüye sahip olmaksızın hayatıma bir şey katan çok az şey aldim mesela.
Ya beni kendi tasarladıkları çevreye uygun bir kişi olmam için yönlendirme çabası, ya tutunacak ve kendini dogrultacak bir dal arama çabası... Bir kere içtenlikle, salt, benim durumuma olumlu bir müdahalede bulunmak amacıyla bir hareket görmedim. Etrafta da gözlemledim. İç pazarlığı olmaksızın, bir hesap yapmaksızın öneri bile vermiyor kimse.
Heralde insan olmanın güzelliğine yaklasabilen tek etkileşim çeşidi aile ile olan, ki onun da üzüntü verici yanları aslında malum.
Aşık olma durumu, apayrı bir mefhum. Ama aşık olup hayal kırıklığına uğramayan, uzulmeyen, kullanılmayan kaç insan sayılabilir ki milyarlarca nüfusun içinden?
Neden güzelce, sorunsuzca, uzuntusuzce iletisimler kurma şansımız varken, her şeyi bombok edip, şu gerçekten kısa hayatımızı karadeliklerle dolduruyoruz, anlamıyorum.
Neden kendi daracık alanında boka bulanmadan yaşamak bu kadar zor?
Üstelik, çok da basit bir gerçek var, insansız da yaşanmıyor. Sadece ihtiyaç meselesi değil, yalnızlığına tapinan bir insan da olsan paylaşmak, birlikte olmak zamanın daha güzel geçmesini sağlayan bir şey.
Çok içinden çıkılmaz bir problem.
İnsanların samimiyetsizliginden, planciligindan ve manipulasyonundan uzak olmak istiyorum.
İlişkilerim çıkarlara, sagladigim faydalara bağlı olmasın istiyorum.
Ve bu iki istek potansiyel etkileşimlerimin yüzde doksandokuzunu anlamsız, gereksiz ve hatta zararlı kılıyor zaten.
Olur da şansına o yüzde biri bir yerlerde bulursam da, tutup onu da kolundan çekip kendi dünyalarına alıyorlar.
E gidin madem, yalnız başıma, insansız, dostsuz-arkadassiz-sevgilisiz yaşarım ben desem, ben bile dayanamıyorum böylesi bir izolasyona.
Sevmek, paylaşmak, değer görmek istiyorum illa ki. Bunlar olmayınca tropik adaya da gitsem, aldığım keyif bir yere kadar.
E hayat da tükeniyor. Şurada nerden baksan işlevli sağlıklı kalabilecegim on onbeş yılım kalmış. Onun iki katından fazlası ise nasıl geçti böyle zaten anlamıyorum.
Ama lisede kompozisyonlar yazarken, çok isterdim anlamlı, geriye baktığımda gülümseyerek bakabilecegim bir hayatım olmasını.
Nereye baksam geride, tutunamiyorum ki, her bir ay dönümünde ayrı bir hayal kırıklığı, her bir yıl dönümünde ayrı bir samimiyetsizlik, acımasızlık var.
İnsanlarla guldugum, gulumseyebilecegim bir kaç anım var, beynim de onları silme derdinde takip eden üzüntüleri tekrar tekrar yaşamamak için.
Çıkamıyorum artık işin içinden.
Hani "yine yanil daha iyi yanil" diye bir söz var ya, nereye kadar deneyip yanilayim daha yaş oldu otuzbes.
Ne zaman yanildiklarimin meyvesini yiyeceğim?
Ne zaman kendi halinde mutlu bir yaşantıya dönüşecek hayatım? Kaç yıl daha bu yanılgıları surdurebilirim ki?

 
hosting