22 Mayıs 2020, Perşembe
saat: 05:21


Dün Dilara ile konuşurken fark ettim. İçimde Japonyaya karşı olan hırs ve sinir aslında büyümüş olmama karşı olan hırs ve sinir. Aynı zamanda Japonyaya karşı olan sevgi de hep olmak istediğim insan olarak beni büyütmüş olmasına karşı olan hırs ve sinir.
Ben sevgi insanıyım. En sevmediğim insanları sevmediğimi söylerken bile bana yaptıkları kötülüklerden dolayı yine de sevgi barındırıyorum.
Zaman zaman marcosla konuşuyoruz. Bana genelde dediği şey de "ben kendi labıma bile dayanamayıp kaçtım o hayattan - dediği sadece lab hayatı değil aslında japonların samimiyetsizliği- ve sen kaldın ya sana inanamıyorum çok büyük iş. Benim ağzımı açmamam lazım senin yanında".
Haklı mı haksız mı tartışılır ama insan idare etmeyi, insanların yüzüne gülüp dediklerini umursamamayı, aa sou nan desu ka diyerek sanki ilgileniyormuş gibi yapıp ilgilenmemeyi, yalan söylemeyi söylenen yalanı yalan olarak görmemeyi, insanlara randevu verip gitmemeyi, mutlaka buluşalım dedikten sonra bir daha asla mesaj atmamayı, kendime bakmayı, ama yalnızca kendime bakmayı burada öğrendim.
Öğrendiğim başka bir şey de geçenlerde Eda ile konuşurken ortaya çıktı. Birini "abi aşırı hırslı allah vermesin" diye eleştirirken eda, Edaya "abi kendisini sürekli başkaları ile kıyaslıyor mu bu insan?" diye sordum. O da "hem de ne kıyaslama... hayatı bunun üzerine kurulu" dediğinde, "aslında biliyor musun belki ben de öyleydim..o insanı çok mutsuz eden bir şey. yaşadığın hayatın tadını alamıyorsun" dedim. Yok zeynep, sen hiç öyle değildin dedi. Ben de belki türkiyede değil ama Japonyada öyle olduğum bir dönem oldu eda dedim...
Büyük beklentilerle geldiğin bir lab seni tatmin etmediğinde, insanlar tarafından itildiğinde ve dışlandığında, çalışmak istediğin konular, araştırma yapıp sunumunu yaptığın çalışma alanları başkalarına verildiğinde kendini kullanılmış, aptal ve hiçbir işe yaramayan biri gibi hissediyorsun. Ve yalnızsan, ki buradaki yalnızlıktan kastım sevgili vs değil, içsel bir yalnızlık, tamamen kendini kıyaslamaya başlıyorsun. Ben şanslıyım ki, kendime bakmayı öğrendim. Belki önceki zeynebe döndüm burada yaşadığım şeylerin egomu zedelemiş olmasını kabul ederek belki de hep öyleydim burada içimden fırladı ve kendi kendimi tedavi ettim. Bilmiyorum ancak artık hiç bakmıyorum kim ne yapmış ne etmiş. Bana verileni yapıyor, bir not defterine ileride hoca olursam çalışabileceğim şeyleri yazıyorum, dedim.
Ve bu inan ki beni çok huzura erdirdi güncem
George un da bir gün bana bakıp dediği gibi "sana neden böyle davrandıklarını hiç anlamıyorum. Anlamak için çok uğraştım ama algılayamıyorum gerçekten. Tek bildiğim sen çok iyi bir insansın. Yüreğin iyi. Kötülük barındırmak istesen bile yapamıyorsun üzerinde iğreti duruyor olmuyor. Ve iyi insanları iyi şeyler mutlaka bulacaktır. İnanmadığını biliyorum ancak ben inanıyorum ve bil ki Tanrının dilinde her şeyin bir anlamı vardır. Senin gibi bir insanı sevmeyeceği ihtimali dahi yok. Bir takım olumsuzluklar yaşıyorsan bu seni daha üstün kılmak içindir" demişti.
Bir gün de marcos gülerek "arjantinde bi laf vardır. Tanrı kimseye çekemeyeceği yükü vermez" deyip kahkaha atmıştı. "Sen de güçlü bir kadınsın demek ki. Gözüktüğünden çok daha güçlü. o yüzden maruz kalıyorsun bunlara. Ya da biliyorsun tanrı asshole un teki " deyip gevrek gevrek gülmüştü.

O dur bu dur bilemiyorum ancak, geçenlerle annemlerle konuşurken de annemi şok edecek bir şey söyledim. Yani muhtemelen kendisi öyle düşünüyor ancak benim bu kadar sakin karşılamamı beklemiyordu.
Post docla ilgili konuşuyoruz stanford vs. Vallahi nasıl olacak bilmiyorum annecim ya dedim. Elim kolum bağlı buraya da başvuru yapamıyorum stanford yüzünden, ancak bu korona ne getirir bilemiyorum o yüzden stanford da koca bir boşluk şu an dedim. Sonra da napayım ya artık dedim. Napayım iptal olursa da. Vardır bir nedeni.. dedim
Annem ağzı açık bakakaldı.
Gerçekten napabilirim yahu.


Neyse kaito hoca makalenin sonuna geldin artık az kaldı şu düzeltmeleri de yap demiş yollamış. iki günüdr kalem oynatamadım.
Artık bugün yapıp yollayım da yarın sabah keyifle bineyim bisikletime.
Sonra da in vitroyu yazmaya başlarım. Bi ara hoca onay verir ben referansları düzenler ve submit ederim.

Kafamdaki tek soru kaito hocaya osteoporoz review u ile ilgili mesaj atsam mı atmasam mı? bir haftadır bunu düşünüyorum. Bilmiyorum.
daha in vitro yazılacak, o arada ek raporlar tamamlanacak ve karantina kalkacaksa ben biraz dolanmak istiyorum açıkcası.

Bilmem.
...
NEyse 10 a kadar şu bilgileri revise edeyim hızlıca


istanbul
hosting