10 Temmuz 2020, Cuma
saat: 19:04


Dün, uzun zaman sonra güzel bir gün geçirdim diyebilirim.

Önce güzelce alışveriş yaptık. Snowboard için alt falan aldım kendime. Zwilling'den Twin şef bıçağı aldım bir de 8". Bunların dışında işte gömlek, t-shirt, pantolon, ayakkabı vs. Ardından göle gittik. Göl dediğim Marmara Denizi'nin yaklaşık 2 katı.

Bir süredir şöyle güzel bi' şarap açalım diyoruz ama denk getiremedik bir türlü. Evde her çeşit peynir, galeta, üzüm, zeytin var ama işte denk gelmedi. Ya benim uçuşum oluyor geç geliyorum yorgun oluyorum ya da ertesi gün iş oluyor kafa rahat değil.

Sene sonunda epey yoğun olacağız. Evrak işleri, planlar, programlar yine hayatımın kırılma noktalarından birisi yaklaşıyor. Backup planları hazır.

Hold scope.
Fire when ready...

saat: 09:52

Dün, 11 sene önce yazdığım güncelerimi okudum. Hem komik geldi, hem de salakça. İnsanın o büyüdüğünü anladığı nokta var ya, çok önemli.
Kimisi için hayatına giren bir insan olur, kimisi için ayrılık, kimisi için ölüm. Bunu ne kadar erken yaşarsa bir erkek, o kadar iyi.

İkili ilişkilerden bahsedeceksem, bir kadının sizi güzelce çarpması gerekiyor ki dünyaya, ikili ilişkilere karşı farkındalık kazanın. Ve bu ne kadar erken olursa erkek için o kadar iyi. Aşık olmanıza, çok sevmenize gerek yok. Kısa bir süreliğine de olsa kontrolü kaybedip kendinizi kaptırmış olmanız kâfi.

Ben bu büyümeyi 22 yaşında yaşadım. İyi ki yaşamışım. Şimdi 30 yaşlarındaki arkadaşlarım hala bunun eksikliğini çekiyorlar ve geçen sene birisi, bir kadın tarafından çarpıldığında toparlanması çok çok zor oldu. Rus bir sevgilisi vardı ve kız tabiri caiz ise evden siktir etti. Çocuğun, kız için yaptıkları kendi hayatından vazgeçişi ve planları kadının üzerinden kurmaları vs. hepsi çöp oldu. Kız Kanada'da kalabildi, çocuk kalamadı. Evrak işleri boku püsürü olmadı Türkiye'ye döndü 10 gün önce. Ki bu adamın babası da pilot, Robert Kolej mezunu, Sabancı Üniversitesi'nde okumuş, Taiwan, Kanada görmüş yaşamış falan bir adam.

O yüzden diyorum bunu ne kadar erken yaşarsanız -tercihen 23 yaşından önce- toplaması o kadar düzgün oluyor. Yıllarca etrafı tarafından baskılandığını düşünüyorum. Çünkü şimdiki konuşmalar "Ben submissive kadın seviyorum. Dediğimi yapacak!" modunda takılıyor. Diş geçirebileceği birilerini arıyor yani. Her kim ki bu Alpha Beta erkek muhabbetini çok sık yapar, onda bir sorun vardır. Daha önceki ortamlarımda da bunu gözlemledim. Devamlı alpha erkek diye konuşan kişilerde kendini ispatlama halet-i ruhiyesi oluyor.

Japon bi' kız arkadaşı var şimdi. Bize anlatırken, kızı şöyle eziyorum böyle eziyorum diye konuşuyor. "Benim onunla birlikte olmam, onun için bir nimet" falan diyor. Kız buna "Benimle birlikte olduğun için teşekkür ederim" gibi bir şeyler söylemiş. Bu da "Sorun değil ya" gibi bir cevap vermiş. Hadi kız Japon, İngilizcesi de kötü tam söylemek istediğini söyleyemedi. Bizim elemanın bu tavrı, normal değil.

Key wordler şunlar: Submissive, dominant, erkeklik, hayvansal içgüdüler, otorite, alpha erkek, kontrol, manipüle.


Bunu zaten her insan, öyle ya da böyle, az ya da çok yapıyor ama devamlı dillendirince sanki kendini dışarıya kanıtlamaya çalışıyor gibi görünüyor. "Tamam en erkek sensin" mi dememiz lazım bilemiyorum ama bence sıkıntı var. Dün beni aramış, kadınlar şöyle böyle diye anlatıyor Türkiye'dekiler için. Sonra "Sen daha iyi bilirsin, sen ne diyorsun? Gideyim mi" diye bana soruyor. Ben de ara ara vuruyorum kafasına. Babalık yapıyoruz resmen. Şu evrağı al, şu başvuruyu şöyle yap diye yol gösteriyoruz. Yapmıyor, işleri yolunda gitmiyor sonra haliyle. Bi' yandan üzülüyorum durumuna 6 sene sonra Türkiye'ye eli boş dönmek kötü, diğer yandan da "E bi sikim yapmadın, araştırmadın okumadın o yüzden. Ne olmasını bekliyordun ki" diyorum.

Kötü birisi değil ama kafası basmıyor bazı şeylere. Üzücü.

istanbul