26 Eylül 2020, Cumartesi
saat: 20:42


Utanç, gümüş, gündüz gözü

“Mahkeme günü geldiğinde koca göbeğini ileri geri salla ve doğal sevimliliğini kullan” dedi Pandaya, Fil Gardiyan. Ellerinde gümüşten kodesin anahtarını tutarken gözü eskiyen ve yer yer sökükleri göze görünen koyu gri pantolonuna ilişti. Çok yorgundu ve bakımsızdı. Pandanın durumuna da çok üzülmüştü. Koca göbeğini ileri geri salla derken ne kadar inanıyorsa söylediklerine, o küçücük delikten Pandaya bakarken de o derece umutsuz bakıyordu gözleri, öğüdünü verdikten sonra sustu ama delikten bakmaya devam ediyordu.
“Yurtta barutu kullanmayı yasak eden zihniyetlerin ciklet kağıdıyla iletişmelerini mükemmel buluyorum” dedi. Pandaydı konuşan, bütün dünyaları toplasan bir onun dünyası etmezdi. Tabi ki onun düşüncesi bu yönde ama Pandanın Dünyasının iddiasını kuvvetli buluyordum. Günse bugündü işte, alelade sıradan yapış yapış bir gündü, belki biraz her gün gibi. Panda tabiatından beklenen bir hareketle ağır ağır gerindi Fil Gardiyanın yüzüne yüzüne. Panda “nasıl olacak bu işler, ben masumum aslında biliyor musun” dedi File. Çok önemsiyormuş gibi görünmüyordu kendi durumunu. Aslında her ikisi de kafese tıkılıydılar. Filin sınırları bu hapishanenin yüzölçümü kadardı sadece.
"Korkunç ağrılarım var, bazen mutlu bir bisküvi ile hayatımı birleştirsem sütannem ne der diye düşünüyorum." dedi panda. Arkadaşlıklarının sürmesinin en büyük sebebi bu ve bunun gibi cümlelerdi. Fil bayılıyordu Panda böyle konuşunca.
Neden sonra her ikisi de ciddi bir yüz ifadesiyle kafalarını benim olduğum yere çevirdiler. Ürktüm ne yalan söyleyeyim. Gardiyan olanı hortumunu dimdik yana doğru kıvırdı ve beni işaret ederek “"Bu hikayeden bir şey çıkmayacağını bile bile romansı cümleler kuruyor Pezevenk" dedi.
Kendi zavallı durumlarına aldırmadan bana bok atıyorlardı.

"Benim gördüğüm en dingil adamlardan biridir" diye söylendi panda. "Ne dediği de belli değildir" diye ekledi.

Şu kısacık, bir sayfalık yaşama alanlarında benden bahsetmeleri çok hoştu tabi, ancak yazarın kendi hayatını yazınına aksettirmesi pek tercih edilen bir şey değildir, ben de tercih etmem.
“Ellerimi birbirine vurdum (hayır alkışlamadım. Rupaulvari bir “silence, I made my decision!” el vurmasını hayal edin.) ve “lütfen bana aldırmadan siz devam edin” dedim.
Panda demin ki sekans hiç olmamış gibi devam ediyordu Pandalığına. Göbek hayvanıydı Panda ve bir pençesiyle karnını okşarak “Bugün Sevimli Hayvanlar Kollektifinden Alpaca beni görmeye gelecek” dedi.
Fil kıskanmış gibi görünmemek için hortumuyla önce bir tur Macarena dansı yaptı, sonra yetmemiş olacak ki bir yüksek atlamacı gibi gerinerek tüm kuvvetiyle havalanıp ayaklarını tek bir noktaya basar gibi yere düştü. Dünya sarsıldı Dünya! Dünya yeni bir döneme girdi. İşte öyle önemli ve çağ değiştiren bir şey oldu.
“Biraz fazla tepki veriyorsun” dedi Panda, “yoksa bana aşık falan mısın?”
Fil utancını gizlemedi. Bunu hortumunu 5. Bacağı gibi kullanıp, ön ayaklarıyla gözlerini kapattığından anlayabilirdiniz. Hortumun ön bacak hali sebebiyle dev bir triportörü andırıyordu.
“Seni buradan çıkartacağım. En iyi avukatları tutacağım. Göreceksin bunu, seviyorum seni kız!”
“Lütfen avamlaşmayalım. Yazarımız bu seviyelerin adamı değil. Kaşlarını kaldırdı bize bakıyor zaten. Aşkını itiraf etmene bayıldım bu arada, benim için her şeyi yap lütfen. Zira benim hiç halim yok.”
Sürekli bana sataşıyorlardı. İçimden “nedir be sizin yaptığınız” dedim.
Fil Gardiyan, işi gereği diğer mahkumları da kontrol etmesi gerekiyordu. Pandaya dönüp sevgi sözcükleri mahiyetinde kulaklarını 3 kere öne arkaya salladı ve diğer kafaslere yöneldi. Panda pek karşılık vermedi.
Bir kaç saat sonra Alpaca Pandayı ziyarete geldi. Pandanın umursamaz ve bitch tavırları yerini Kpop oppacısına bırakmıştı. Evet, Panda alpaca’ya vurgundu.
“men gene sana vurgunuuum Gündüzgözüm!” diye söze başladı Panda. Alpaca ise bir sivil toplum örgütünün (bkz Sevimli Hayvanlar Kollektifi – sehako-) genç, idealist ve tuttuğunu koparan genel sekreteriydi. Ciddiydi.
“Bırak zevzekliği de seni buradan nasıl çıkartırız bir düşüncen, amacın var mı onu de bana hele” dedi.
Panda yıkkın ama belli etmemeye çalışarak, “Fil Gardiyan var o bana yardım edecek. En iyi avukatları tutarım seni kurtarırım diyor.” diye ekledi.
“Çok safsın. Devletin memuru o, seni oyalıyordur. Çok safsın, saflık yapma”
“Ama bana çok aşık . Hem de devlet memuru işte bu işleri biliyordur, bilmiyor mudur?”
“Ya bırak bu işleri Panda, gözünü aç.”
“Peki Gündüzgözüm” diye yanıtladı Panda. Tam o esnada Fil Gardiyan bütün heybetiyle görüşme odasına girdi ve sinirden deliye çalan hortumu ile odada ne bulduysa alpaca’ya doğru fırlattı. Alpaca’nın o şirin suratının tam ortasına odada bulunan bir kavanoz incir macunu isabet etti. Alpaca’nın canı yandı. Kuşkusuz yanmıştır, yanmaz mı.
Diğer görevliler araya girerek Fili yatıştırdılar, sakinleştikten sonra Nöbetçi Mahkeme yargıcı tarafından 3 ay kafes cezasına çarptırıldı. Fil devlet görevlisi olduğundan isteği üzerine Panda ile aynı kafese konuldu.
Fil yüzünde güller açarak Pandaya bakıyordu.
“Nasıl buldun planımı, dahiyane değil mi?”
“Biliyor musun, bence gerizekalısın.”

etyen.


istanbul
hosting