14 Ekim 2020, Çarşamba
saat: 18:27


Çadır gökyüzü yıldız

Günümün büyük bir kısmı uyuyarak geçiyor. Şu anda da uyuyorum zaten. Rüyasında balkonunda bir şeyler yazıp, sokaktan gelen fren seslerine kafasını çeviren bir adamım ben. Tanıştığımıza memnun oldum Zolkan Vızılöz. Bugün hangi varoluşsal sorunlarınızı vijualize edeceksiniz? Bu sizin ne tip anlamlar çıkarmak istediğinize bağlı. Makarnanın yanında yoğurt olmadan asla diyen bir sevgiliniz var ise, rüyada market görmek zorunludur. Market rafları biçim biçim, hem de o biçimdir. Bundan ne kastettiğinizi anlamadım Sayın Vızılöz? Şöyle açıklayayım cicim; öyle güzel bir market dizmektir ki bu, ürünler dile gelip "Bizi dünyadaki cennetimizden koparma, git başka markete, yaylan!" demektedir. Sadece yoğurt alacağım, hem siz benim rüyamın birer öğesisiniz. (ya da öge bilemiyorum rüyadayız çok mühim değil dilbilgisi yanlışlarım sanırım.) "Kazın ayağı öyle değil" diyor raftaki bir çamaşır suyu: "rüyalar var ama içiçe geçebiliyorlar. Biz başkasının rüyasının ögesiyiz. Bu arada öge diyeceksin. Çadır, gökyüzü ve yıldız! Bunları hatırlamak istiyorsun aslında, burada olma nedenin makarna almak değil. Zaten this is not an actual makarna, kapiş? Bunlar sana ne çağrıştırıyor bunları düşün! Aklını başına topla ve şunu da unutma sakın! Eğer bir ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsiniz. Çık git bu marketten şimdi."
“Kimin rüyasından kimi kovuyorsunuz lan siz? Fesüpanallah, yarebbül alemin ve problematic minimilletvekili” diyorum seslice. Yoğurdu arıyor gözlerim. Koyun kokulu, kaymaklı halis muhlis Kıbrıs yoğurdunu. Buluşuyor gözlerimiz yoğurt ile, yoğurdun gözleri yoğurt yoğurt! Evet yoğurdun gözleri var, bu bir rüya sorgulama artık! Olmaz diyor yoğurt, sanki sevişelim demişim. Olmazsa olmasın be. Ben de başka bir rüyaya doğru harekete geçiyorum. Aslında tam bir niyet yok ortada, kendimi balkonda masanın başında buluyorum.
İlk pozisyon, başladığım yerdeyim. Şu an bunları yazıyorum işte, halen içerdeyim. Çamaşır suyu üç kelime söylemişti, ne demişti? Neden hatırlamam gerekiyordu bunları? Gözlerimi kapatıyorum bu kez bir çölün ortasında, dünyanın en temizlik takıntılı insanı ilkokul arkadaşım Raif ile pişpirik oynarken buluyorum kendimi. Raif onbeşinden sonra bu hale geldi. Temiz kalabilmek için kendisini su, sabun, dezenfektan dolu bir odaya kitleyip 1 ay boyunca böyle yaşayabilmiş (daha doğrusu 1 ay yaşamamayı seçmiş) bir insandır Raif. Neden sonra çıkmış o odadan. Neden sonra?
Mükemmel bir gece, ay gerdan kırıyor. Rüzgar tatlı tatlı esiyor ama kumları sinirlendirmiyor. Kaktüsler neşeli biz oyuna dalmışken muzur hınzır yer değiştiriyorlar. (Her şeyin farkındayım.) Raif birden, “çölde şişti ellerim, kremim yok neyleyim, pisliğin tam ortasında, piştileri beklerim” gibi abuk subuk birşeyler zırvalamaya başladı. Konsantrasyonumu yitirmemek için zorlanıyorum ama bir yandan da kağıt saymaya devam ediyorum. Raif Freddy’nin kabuslarındaki tekerlemeler gibi, aynı o makam ile terennüm etmeye başlıyor şimdi de: bir ki Raif’in elleri kirli, üç dört kimin bu kanlı tişört, beş altı Vızılöz’ün götü attı, yedi sekiz korkunun sebebi yersiz, dokuz on dekonstrüksiyon!
Geriliyorum evet. Peki ne bu dekonstrüksiyon? Ne demekti ki bu? Hemen arkamızdaki geniş otağımıza gidip dizüstü bilgisayarımla, fiberoptik nane yardımıyla dekonstürksiyon ne demek diye arattım. “Dilin kesin hatları olmayan bir araç olduğu kabulüne dayanarak eski metinlerin yeni anlamlarını onları yeniden yapılandırarak inşa eden post-modern eleştirel yaklaşım.” Ey kutsal tavırlı haspalar sizi! (holly shit in Turkish) Elbette ki bir şey anlamadım. Bir şeyi hemen anlayamıyorsam peşini bırakırım. Ne demiş Şair Medine; “Sitane bir değil ki semada kendini Hanım Sultan sansın. Sen o aradağın kelimeleri otağında bulan insansın”
Sanırım rüyalarımın bir noktasında kontrolümü yitiriyor ve saçmalamaya başlıyorum. Böyle bir şiir olmadığı gibi böyle bir şair hiç yok. Bir endişe, bir telaş. Bu hâl ile dışarı çıkıyorum. Raif tamamlanmışsın diyor, elinde bir çeşit temizleyiciye bulanmış bir bez ile kaktüslerin üzerindeki lekeleri temizliyor. Eliyle de pişti oynadığımız masanın üzerini gösteriyor. 1 kutu çamaşır suyu ile gözgöze geliyoruz. “Kelimeleri bulmuşsun, nihayet kullanmışsın. Gönlün feraha erdiyse artık uyanabilirsin.”

etyen.

istanbul
hosting