06 Kasım 2011, Pazar
saat: 01:41


meğer insan bir yaştan sonra anlıyormuş
ne kadar karanlık olduğunu gecelerinin
ve hiç bitmeyecek olduğunu yalnızlığının
kime sarılsa
her an düşecekmiş gibi
sanki her an bırakıvericekmiş gibi ellerini
tutunmak isteyip istemediğinden eminsiz
ama tutunmak için can atar gibi.
meğer insan bir süre sonra farkına varıyormuş
yalnızlığının
ve gecelerin en yazda bile
ne kadar soğuk olduğunun
kime ne dese boş
kimden ne duysa anlamsız
bazen bir ses dahi iğreti
ve içinde durmadan yankılanan o ilk aşkın sesi.
bazen kendi sesinden bile kaçarken
bazen kendi dediklerine bile inanmazken
ve bazen;
insan bir yaştan sonra anlıyormuş
yalnızlığının ne kadar karanlık
ve gecelerinin ne kadar siyah olduğunu.



saat: 01:55

içinde bitmek bilmeyen bir yalnızlık
ve koyun gibi boğazlarlarken seni kalabalığın
unutup gittiğini sandığın o isim aklına geliyorsa
ve nefes dahi alamıyorsan kendi varlığında
aşıksındır arkadaş
hala geçmişine takılı kalıyorsan
bir palamut gibi balıkçı oltasında
sallanır durursun nefessiz kalıp
yüreğin çırpınır içinde boğulduğu yalnızlığında
ve ellerin,
tam buldum zannederken varlığını
oluk oluk terlersin
bedenin buz keser de
ellerini hissetmezsin.
tam aşık oldum dediğin anda
yalnızlığına kaçabiliyorsan arkadaş
sen zaten ya hiç aşık olmamışsındır
ya da takılı kalmıştır yalnızlığına
çoktan aşık olduğun geçmiş zamanın
ve sen yalnızca kendini kandırmaktasın

saat: 02:18

umursamazım. ama insan umursamadan duramıyor arkadaş. sen kalk git o masadan, tuzla buz et beni, sonra da özür dile. olmuyor işte. bana olmuyor. sikerim böyle aşkın ızdırabını diyorsun.
özgeyi seviyorsan özgeyi seviyorsundur. özgeyi anmanı umursamayabilirim ama afedersin de, yok eşşeğin ziki.
ben bu tavırları kendimden tanıyorum.


bu kadar da değil. bu kadar da basit değil.

istanbul
hosting