07 Kasım 2011, Pazartesi
![]() saat: 20:04
![]() Klavyenin üzerinde sayısızca harf, bir sürü hikaye, zamansız küfürler. Yüzümün yarısı görünüyor aynada, aynayı keşfeden ilk kadınım ben. Size birşeyler anlatacağım, ama bu ''şey'' Anne abim bana vuruyor bişey söyle şuna dediğinde, anne'nin ''bişey'' demesi kadar lüzumsuz.Basit şeyler anlatacağım, öylesine şeyler, herhangi birşeyler. Kadife pantolonlardan, ağaçlardan, sümüklü böceklerden, poşetlerden falan. Ama dinleyeceğinize, okuyacağınıza emin olmam gerekiyor. Önce başkenti Paris olan ülkenin kadınlarıymış gibi bir sigara yakmanızı istiyorum. Ardından eldivenlerinizi erkeğinizi - kadınınızı koklar gibi içinize çekmeyi. Eğer bir erkekseniz de bunu başarabilirsiniz. Zaten siz herşeyi .. herneyse. Bıyıkları yıllardır terli olan elini biraz önce yırtılmış cebinden çeken ceketli adam, feminizmin ne olduğunu bilmiyor ama ''kadın işte'' demekten de kendini alamıyor. . Ben üçüncü bir cinsiyet var mı bunu merak ediyordum memelerim nohut kadarken. Sonra evimize gelen elektrikci dişi prizlerden söz etti. Anneme baktıktan sonra kafamdaki bütün soru işaretleri silindi. Ama hala Güneş'in Ay'ın Dünya'nın üç ayrı cinsiyet olduğunu sanıyordum. Sanmak.bir oda.ya da yünler. Gözlüklü bir çocukla tanışmıştım, ne yazılabilir ki bilemedim dedi, ardından devam etti gazete kağıtları ölüleri örter. Susamakla susmak arasındaki o ince çizgiden sığmaya çalışıyordu. Ama kalın kazak giydiği için tüm delikler dardı. Kemiklerini kapatmak gibi bir derdi olan gözlüklü çocuk, çocukluktan cok daha fazlasını barındırıyordu ellerinde. Biraz ben sustum biraz da o. Saat biraz ilerleyince hadi birşeyler içelim dedi, çoraplarımı düşündüm yırttık değillerse onun evine gidebilirdim. Utanmak insan gibi hissettirmişti beni son günlere oranla. Gözümün önünden Luis Bunuel filmleri aktı ve ben Haydi gidelim dedim.. Martini içtin mi daha önce diye sordum, hayır dedi. Şaraba takmıstı kafasını benım de aklımdan geçen tek içki oydu zaten. Rüzgarın sigarasını piç etmesine izin vermeyecek kadar sivriydi gözlük çerçeveleri.. Ve tenha bir sokakta içmeye başladık kollarımız birbirine değiyordu ama tuhaf olan şeyin ne olduğuna henüz karar verememiştim. Sessizce ağzından çıkanları dinledim kafamda yorumladım bazen de dinliyormuş gibi yaptım. Biliyor musun dedi alkolün kanıma karışmasına izin verdiğimde herşey başa dönüyor. Gözlerimi o'nun farketmeyeceği kadar kısıp ciddi bir acık oturum dinleyicisi havası vermeye çalıştım. Annem beni sarhoşken bacaklarının arasından çıkardı ve tek başınamıymış benimle tanıştığında o zaman anladım ki yalnızlık her yerde yalnızlık. İçimizden konuştuğumuz her an yalnızız.. Tıpkı şuan beni dinlerken yaptığın gibi dedi... Taşa oturdum, popomun dış kısmı buz gibiydi. Parçalanmaya hazır ya da neşterle kemiklerime kadar kesilecek gibiydi. Buna karar vermeye çalışmak bu gece için oldukca saçmaydı ama ben bunu düşünmekten kendimi alamıyordum. Ara ara seviştiği bedenlerden bahsetti bana insanlar dedi insanlar.. biriyle sevişmek nedir sence? O'nu midende bile hissetme hissi sanırım dedim. Senden hoslansaydım omuriliğim bu sözünü kıskanırdı dedi ve güldü.. O an bana bir rahatlama geldi. İki beden olarak konuşuyorduk sadece iki insan.. Cinsiyetimiz yoktu gercekten ve bu istediğim tek şeydi. 4. şarabın şişesini de yola dogru bıraktı yokuş aşağı kayan şişe hiç durmayacak gibiydi ve bana birşeyin ardından bakmanın ne kadar acı verdiğinden bahsetti ruhu aracılıgı ile. Gözümle gögüslerine dokunabilir miyim dedi şaşırdım ama gerçekten sarhoştum olur dedim. Kalbini hissediyorum dedi kansızmış gibi hayal ediyorum ve sana sarılmak istemiyorum. Çok mu saçma dedi. Evet herşey zaten cok sacma dedim. İşemem gerekiyo dedi olur senin işin kolay benim bir tuvalet bulmam şart ama dedim, peki ben geliyorum birazdan dedi.. Karanlığa karıştığında onun arkasından gıtmem gerektıgını düşündüm. Gercek bıseyler düşünüyordum o an belki sevişmeyi belki o istemese de sarılmayı agacların arasından kesile kesile gelen sesi duydum sessizce gitmeye karar verdim.. Ve gördüğüm şey. Kirpiklerm kaşlarıma değdi ve herşey olması gerekenin dışında ılerlıyordu. Sustum ve geri döndüm. Göz yasıydı sanırım akan anlamadım cok da sorgulamadım. Geri geldiğinde beni hissetmek istiyor musun dedi senin için de zor içinde cıkanları çimene bırakmak dedim. Ne diyorsun sen Gördün mü dedi hadi bir sigara yak dedim. En sevdiğim sayı 2 dedim 2 artı 2 de dört. 2 kere 2 de dört.. Yani hersey ikiye cıkıyor. Toplamı da carpımı da aynı. Çift cinsiyet cift ruh demek dedim yanakları yerine karnını oksayıp.. Gidiceksin dedi gitmiycem dedim. İnsanlarla aramdaki mesafeyi anladın mı dedi. İnsanların ruhlarıyla olan mesafeleri seninle olandan cok daha fazla. Bu yüzden düşünme haydi gel bir şişe daha dedim.. Ve rüzgara karıştık. saat: 20:23 ![]() Baş dönmelerim çamaşır makinesi kıvamındayken dünya F harfini hatırlatırdı, ve ben F harfinin ikinci katında oturmaktaydım. En çok ayaklarımı sallandırmayı ve bir melodiye sığmasını severdim. Sen? Hiçbir harfin hiçbir noktasıyken ben mutfak dolaplarını açtım. Sana bir bardak süt verebilmeyi isterdim. İşte bir el yıkama sesi.. Anladın mı? canım yanmadı ama bacaklarım biraz şikayet etmişti hatırla. Ardıma bakmadım o gece, tuvalet lavobaya gitmek kadar kibar değildi. ve işedim dakikalarca.. seni içimden atmak istedim. ve gittin. takıntılarınla git istedim. 1 bacak arası bir oda.. odama geldin ve gittin. gerçekten git istedim. | ||
|