10 Kasım 2011, Perşembe
![]() saat: 03:02
![]() gitme zamanlarımdan biri daha gelmiş gibi sanki. öyle zamanlarım var benim.üzerime, içime sinen kirini, küfünü, isini, pisini belki de bıraktıgımı sandığım her gittiğimde. ama gittiğim yere değil aslında, giderkenki yola, çizgilerine, gecenin karasında yolun kenarında öylece ve ebediyen duran ve duracak olan o taşa, yeşili göğe baksa da kapkaranlık olan bi ağaca, güneşte gidince kocaman geometrik sarı şekillere dönüşen uçsuz bucaksız tarlalara, gecenin ya da sabahın kendini gece zannettiği ve gecenin bunu hiç bilmediği bi saatte durulan, hiçbiyerin tam ortası olan bi dinlenme tesisisin çayına, çorbasına, arkamdakine önümdekinin bana yaşatmasını istemediğim ızdırabı yaşatmamak için hiç bi zaman tam yatıramadığım koltuğuma... gitmek hep güzeldir, ve en güzel kısmıdır, yol, gitmenin aslında. her ne kadar bi durmak olarak görünse de, durarak gittiğin o yol bitip, başka bi şehrin nefesini duyduğunda anladığın, yüzünde.. üzerinden günler geçtikten sonra gidilen bi kaza mahali gibi sadece senin bildiğin izler, nereden nereye savrulduğunu bildiğin ama artık görünmeyen parçalar gibi, çocukluğumun durduğu o şehre gitme zamanım geldi. etrafındaki mermerden çerçeveye bi bardak çay koyup toprağın bi sigara yakma zamanı geldi. sanki sevdiğim bi kadın bırakır gibi arkamda gitme zamanı şimdi.gider gitmez dönmek isteyecekmiş gibi. kokusunu içine çekmek için sesini duymaya çalışacagın bi kadın bırakır gibi arkanda.. gitme zamanı geldi bu şehirden. gitmek hep güzeldir ve yol en güzel kısmıdır gitmenin, hep, aslında. | ||
|