26 Şubat 2012, Pazar
![]() saat: 23:31
![]() İşte öyle durup dururken aklına gelir ya, en berbat sohbetin içinden güzel bir kelime çıkartırsın hani ve buruklu gülümsemeler hanesine bir çentik daha atarsın. Acısı çıkmaya başlıyor yavaş yavaş. Olsun dert değil, buna da ihtiyacım var benim. Çok fazla House ve Sherlock izliyor(d)um sanırım. Saykolojik bacak ağrım var gibi. Öyle ovuşturuyorum işte. Nerede kalmıştık ki en son? Hayat falan diyorduk sanırım. Güzel bişey bu hayat. Az önce bir yazı okudum. Ne olduğunu yazmayacağım, gerek yok. **Yeni karnı doymuşlar, şu an yemek yiyenler, midesi hemen kalkanlar ve cici kızlarımız aşağı yazacaklarımı okumazlarsa mideleri de kalkmayabilir. Gerçi öyle boktan bir muhabbet olmayacak ama yine de bunu yazasım geldi. Öyle bir kusasım var ki, böyle bugüne kadar ne yediysem bütün artıklarını çıkarsın da ordan ben görmek istediklerimi görebileyim. Kusacağım yer de şimdi gözümün az üstünden görebildiğim beyaz duvarım. Laps diye de yapışsın oraya, ama öyle bi kusayım ki harita gibi bişey çıksın ve ben ifade etmek istediklerimi orada göreyim. Elimi bulayım biraz da oraya, düzenlemem gereken yerleri olsun. Sıçtık bir de sıvayalım hesabı olsun. Sonra da güzelce rahatlayıp oduvarın kurumasını bekleyim. Zaman zaman gelip kusayım yine, kalan eksikleri ve yeni keşif ettiğim yerleri inşa edeyim. En azından şunu diyebilirim o zaman. İçimde bişey kalmadı artık, düğümlenen kelimelerim yok oldu. Her şey karşımda duruyor ve ben orda her şeyi görüp, yorumlayabilirim. Neyse, kendimden tiksindim ve kusup geliyorum. | ||
|