28 Şubat 2012, Salı
![]() saat: 16:13
![]() uzun zaman geçti yine üstünden yazmayalı..sana yaz-a-mayalı günce... sıradan yaşayanlar gibi sıradan bir hayatın sıradan bir bireyiyim çokça zamandır..toplum normlarında bir insanım artık maalesef.."çoğunluk" diye tabir edilen "sürü"nün tadıyla kokusuyla ve o gri silik rengiyle kaplanmış bir halde günler içinde sürüklenip gidiyorum..çokça eleştirilere rağmen bir kez daha aslında normal olmamakla zamanında ne kadarda iyi yaptığımı farkediyorum.. farkındalığın farkına vbarıp farklı olmanın tadını tadabildiğim için şanslı sayıyorum kendimi.. hiçbirzaman farklı ve dikkat çeken biri olmak gibi bir gayem olmamakla beraber sıradan bir yaşamın sırdan bir bireyi olmamaya karşı direncim belki de zamanında daha farklı bir noktaya koymuştu beni bir süreliğine.. oysa şimdi ayaklarımı gerigeri bile süremeden itişkakış koyun gibi aynı yönde sonsuz uçuruma her geçen gün biraz daha yaklaşmaya devam ederken saçıma düşen bir hayır iki tamam itiraf ediyorum 3 beyaz telin bende ki yıkıcı etkisini tarif etsem ne yazar etmesem nee..... en bilindik tarifiyle ve de sokak ağzıyla yaşlanıyorum a..q.. yine de içimde ki cevherin ölmedeğini de itiraf etmek istiyorum sana günce.. hala bir yerlerde küller altında kıpır kıpır bir tomurcuk bir fırsat arıyor.. belki artık dolaplara sığmaz nice hayallerimin çoğu gerçekleşmeyecek ve son kullanma tarihleri çoktan geçmiş haldeler ama yine de onların arasına yeni hayaller ekleyebiliyorum son kullanım tarihleri çok çook uzak olan... artık nedendir bilinmez!!! önceleri çok yakın zamanlı hayaller kurardım hemen ertesi gün gerçekleşecek gibi olanlardan.. şimdi öyle değil.. biliyorum artık bir gün sonra gerçekleşmediğinde yıkıcılığı eskisi gibi hafif olmaz.. artık beklentiler gerçekleşmediğinde ana kolonlarım zarar görür benim... yine de sevgili günce hep bir yanım çocuk benim hep bir yanım çokça muzur benim çokça yaramaz çokça haylaz.. istanbulun kaosu kaplasada üstümüzü bir yerlerde ve her fırsat bulduğunda o çocuğun çıkacağını ve aynı canlılıkla oynayacağını biliyorum.. bunu gerçekten yürekten biliyorum.. artık yavaş yavaş baba olma hazırlıkları yaptığım şu günlerde -yok yok sadece mental olarak kendimi hazırlıyorum, daha hiç birşey yok ortada:)- kendim çocukken kendi içimde bir çocuk varken ; benim çocuğum olduğunda ona bir baba olup olamayacağımı yeterliliğimi sorguluyorum.. benden 3 yaş küçük kardeşim baba olduğunda ve ben ilk defa yeğenimi kucağıma aldığımda gözyaşlarına boğulup hıçkıra hıçkıra ağladığımda aslında kimseye söyleyemedim niye ağlayamadığımı.. içimdeki çocuğa amca olduğunu nasıl söyleyeceğimi bilemedim.. yaşlanıyorum olduğumu ve ne yaparsan yap ne kada direnirsen diren sonunda aynı potaya girecek olacağını bilmek..... offfff içim daraldı walla yine.. neyse ki kar var istanbulda..akşam 20 gibi tuzla taraflarında başlayıp 22:00-08:00 aralarında etkili olacağını düşündüğüm bir yağışı sabırsızlıkla bekliyorum.. arada çkatırmadan söyleyeyim bar:) zaten meteorolojiden kısmen anlayıp dağcılık gereği yakından takip ederdim ama bu sene efsane bir kış yaşayınca daha fazla üstüne eğilince baktım ki ciddi anlamda hava durumlarını bulutları rüzgarları şunları bunları takip eder olmuşum.. ee dedim ozaman biraz bişeyler okuyup karıştıralım da biraz daha anlamlı olsun gökyüzüne bakışımız.. kısanın özü:) acemi bir hava tahmincisi olarak akşam 20de tuzladan başlar gece etkisini arttırır kar yağışı diyorum sevgili günce... bilmem bir daha ne zaman yazarım ama şunu bilki aslında çok sıkça yazıp, yarım kaldığım için hep silip, 3-5 dostun yazısını okuyup çıkıyorum senden.. umarım daha sık yazarım... | ||
|