09 Mart 2012, Cuma
![]() saat: 23:35
![]() Sonumuzu bilmeden yaşamak zorundayız. O ya da bu şekilde hayatta kalıyoruz. Tutunmaya çalışıyoruz kıyısından köşesinden.. Biz ayakta kalmak için direndikçe, bir şekilde düşüyoruz ve ya çelmelerine maruz kalıyoruz hayatın.. Alternatifler sarıyoruz beynimizi.. Vazgeçmeler, direnmeler, savaşmalar, teslim olmalar ya da en basitinden "kaçmalar".Hep dar zamanlara mahkum oluyoruz. İki nefes aralığında ne de çok şey değişebiliyor hayat... Doğumlar, ölümler.. Hepsi "iki nefes arasında" olup, bitiveriyor.. Geniş zamanlar yok hayatımızda. Karar vermeler de vazgeçmeler de bir anda. Gamsız mu durmalı peki hayata? Hayır!Ne umursamaz olmalı ne de fazla düşünmeli. O iki nefes aralığı belki de geleceğin yörüngesidir.. Alınacak kararlar, verilecek sözler, ayrılacak yollar..Anı anda bırakabilmek büyük bir erdem iken, bizler olayların üzerinde fazlasıyla durup, yine kendimizi kanatıyoruz.Büyük yaraları saran, acıları dindiren ilaç olarak yıllardır önümüze sürülen "zaman". Ne dünün, ne bugünün ne de yarının ilacı olmayacak!Hayat yaşanılması ve ertelenmemesi gereken bir olgu. Evet, her şey zamansız. Ve çoğu şey bizim insiyatifimiz dışında. Önemli nokta: Olumlu-olumsuz gelişen her durumda dik durabilmektir hayata, ayaklarının yere sağlam basmasıdır. Hadi, kalk artık..Fazla düşünme geçmişi. Camını aç, odana biraz temiz hava girsin. Ve canın ne istiyorsa onu yap. Erteleme hayatı. Çünkü hayat; Bir zamansızlık kumpanyası!! | ||
|