27 Ocak 2014, Pazartesi
saat: 12:45


Modern zamanların çok ilginç bir özelliği var. Bazı şeyleri çok hızlı ve karmaşık, bazı şeyleri ise basit ve sade seviyor modern zaman. Müziğin daha karmaşık hale geldiğini, çok sesliliğin çoğu zaman rağbet gördüğünü söylememe gerek yok sanırım. Her ne kadar Lana Del Rey gibi istisnai müzisyenler çıkıp bu genellemeyi çürütse de, genel olarak müzik dünyasına göz attığımızda hem işlenmiş müzik miktarında bir artış söz konusu hem de kullanılan enstrüman ve kullanılan ses sayısında artış söz konusu. Bu artışın hayır mı şer mi olduğu ise tabii ki ayrı bir konu ve tahmin ettiğiniz gibi her ne kadar müzik kulağıma güvensem de müzik gibi büyük ve derin bir konuda yazı yazıp da uzman olmadığım bir konuda ahkam kesecek değilim.

Konunun ikinci kısmı ise sadeleşme. İlginç bir şekilde diğer her şeyde karmaşık ve yoğun olan duyularımız nedense görsellikte aksini yaşıyor. Renkler ve tasarım olarak maksimum sadelik artık revaçta. Bu konuda Apple firmasının tasarımlarının ve uygulamalarının açtığı bir çığır olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Öncelikle Apple kullanıcıları yıllardır koruduğu bir sadelik ve basitlik çizgisi olduğunu çok rahatlıkla göreceklerdir. Bu açıdan sanırım merhum Steve JOBS’ı anmamak haksızlık olur. Onun en büyük rakibi olan Microsoft’un bile Windows 8 de sonunda sadeleşme furyasına katılması ile bu konudaki tezimin doğruluğunu ispatlamış oluyorum.

Benim asıl dikkatimi çeken ise sadeleşme değil, kargaşa veya karmaşa. Kargaşa veya karmaşa yerine girift kelimesini kullanacağım. Açıkçası bu girift kelimesini ilk duyduğumda Girit adalarını anımsatmıştı ve açıkçası hiç ihtiyaç duyacağımı düşünmemiştim ama gün gelince her şey yolunu buluyormuş. Girift kelimesi de kelime dağarcığımda yıllardır bu an için bekliyormuş meğer. Neden karmaşa veya kargaşa kelimesi yerine girift’i kullandığıma gelince. Karmaşa veya kargaşada bir anarşi vardır ama girift iç içe geçmiş ama anarşi olmayan karmaşadır. Bunu bir örnekle anlatayım. Bu örnekle hem de asıl konuma gireyim artık.

En sevdiğiniz film veya kitap sorulsa ne cevap verirsiniz bilmiyorum ama benim tüm tercihlerim beni en çok şaşırtan ve en çok iç içe olaylar olgusu barındıran fakat bunu yaparken kurgusu içinde kaybolmadığım eserlerdir. Bir sanatçının (yazar veya kurgucu) algı kapasitesi sınırlı bir insanı şaşırtması için iç içe fazla bilgi vermesi ve bunları açık bırakarak kara karıştırması yeterlidir. Fakat her şeyi dozunda yapabilmek ve buna rağmen kafayı karıştırmamak önemlidir. İşte bunu başarabilen Girift kelimesine güzel bir örnek olacak bir eser üretmiştir.

Pulp Fiction, Türkçe’ye Ucuz Roman olarak tercüme edilmiş 1994 yapımı bir Tarantino Filmi. Pulp Fiction tam olarak Girif ile Kargaşa’nın çizgisi üzerinde durmuş mükemmel bir kurguya sahip bir film. Bu filmi izlememiş olanlar lütfen bundan sonrasını okumasınlar çünkü filmin içeriği ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Pulp Fiction filimi üzerine bir yazı yazmayı zaten planlıyorum o yüzden olabildiğince basit bir şekilde aklımdan geçenleri yazıp konuyu bağlayacağım.

Filmde Giriflik ve iç içe geçmiş hayatların bir çok örneğini bulanmakta. Ben en basit şekilde Butch (Bruce Willis) karakteri üzerine odaklanacağım. Butch son demlerini yaşamakta olan iyi bir boksördür ve şike yapmak üzere ciddi bir miktarda para almıştır. Fakat dayanamaz ve şike parasını almasına rağmen maçı kazanır. Parayı alıp sevgilisi ile kaçmak için yola çıkar. Sabah olduğunda eşyalarını toplayan sevgilisinin onun için çok değerli olan saatini almayı unuttuğunu farkeder. Saatin manevi değeri inanılmaz büyük olduğu için saati almak için hayatını riske atarak mafyanın tuzak kurduğu evine gider. Büyük şans eseri evden saatini alarak çıkabilir fakat işin ilginç tarafı şike yapması için para aldığı ve onu öldürtmek isteyen patrona yakalanır. Patron ile ölesiye dövüşürken hiç beklenmedik bir şey olur ve her ikisi de inanılmaz kötü bir oyunun tam ortasına düşerler. Bu oyun sonunda mafya babasının hayatını kurtaran ve onun çok büyük bir sırrını öğrenen Butch aslında kendi hayatını da kurtarmış olur. Mafya babası onu, bir daha asla bu şehre gelmemesi şartı ile affeder. Sonuçta Butch kesin ölümle sonuçlanması gereken durumdan kurtulur ve sevgilisi ile hayatlarına devam ederler. Şimdi klasik bir film senaryosu gibi duran bu hikaye gibi 4 hikayeyi daha bu filmin içine ekleyin ve hiç bir gereksiz detay eklemeden her birisini ayrı bir özgünlük ve detay ile anlatın. İşte bu benim bahsettiğim giriftlik. Bu arada hikayeyi basit bir şekilde anlattım. Tahmin ettiğiniz gibi daha detaylı ve daha güzel bir hikaye.

Tarantino’nun açtığı giriftlik modasını ve iç içe geçmiş hikayeler örgüsünü kendisinden sonra bir çok yazar ve yönetmenin kullandığını söylememe gerek yok sanırım. Hatta yüksek tiraj yapmış eserlerin çoğunda bu etkiyi görürsünüz. Çünkü bir insan olarak hayata en çok benzeyen şeyleri severiz. Hayat da kendi içinde tutarlı farklı farklı hikayeleri olan milyarlarca insanın aynı anda yaşadığı ve diğer hayatlarla çakışsa da onlara renk katıp onlarla etkileşimde bulunan bir mozaik bütünü değil midir? Lost dizinin hayatın bir minyatürü olduğunu söylemek çok mu ileri gitmek olur? Haksız mıyım? Aslında dünyadaki tüm insanları görebiliyor olsaydık o zaman acaba bu giriftliğin ve tesadüf dediğimiz şeyin arkasındaki gerçekleri farketmemiz, anlamamız mümkün olabilir miydi? Bu kendi kendimize sormamız ve bireysel olarak cevaplamamız gereken güzel bir soru bence…

Kalın sağlıcakla.. Arkası yarın.

istanbul
hosting