21 Ocak 2016, Perşembe
saat: 13:25


ulan on numara cihaz aldım. bi de monitor aldım 27 inc. ama hdmi cikisi yok :( tam amatorluk resmen. neyse ki film izlemicez o yüzden np.

hayat güzel su an. ama bu insanları anlayamıyorum hala. heralde anlayamicam ya. valla resmen sıkılmaya basladim.

kiza serum baglamislar, aksama da final var. napcam diyor? e napcan lan işte gidip rapor alcaksın. acaba geçerli mi, lisansüstünde rapor mu olur diyor. yahu bu ne mantıksız bi laftır. ne demek rapor mu olur. ulan rapor zaten "katılamadıgını gosteren" belge. musait degil, uygun degil demek. sana online serumlu serumlu sınav mı cozdurecekler? allahım ya.

neyse. bi ara oturayım da okuyayım bari. artık ogretim hayatımın son dersini alıyorum diye kafam ultra rahat sanırım hiç takmıyorum. zaten ne kadar zor olacak. zor olsa kim yapabilecek ki? sorun degil o yüzden diye düşünüyorum.

bakıcam işte. defteri falan aldık, netten de bi kac kere okuyayım, kendime 2 sayfa not alayım tamam.

su gelmese bari yatsa da eve rahat rahat dönsem. hepten sogudum insanlardan. mustafa koc da oldu bak spor yaparken. pamuk ipligine bagliyiz

saat: 16:41

eskiden ne güzel düşünen bir adammışım yahu. gerçi o zamanlar daha kibirliydim bugünlere göre. ama o kibirler sayesinde bugün buradayım aynı şekilde.

bu çok iyi bir örnek aslında, yani insanlar, diğer insanları doğru olarak şu an gördükleri şekilde yargılıyorlar. ancak bu insanlar hep böyle kalacaklar diye bir şey yok kesinlikle. insanlar değişebilir. yani yanlıştan doğruya gidebilirler. ancak elbette, bunun tersi de olabilir. yani doğrudan yanlışa da gidebilirler pekala.

burada aslında diyebiliriz ki bir insan nasıl doğrudan yanlışa gidebilir? bu durumda şöyle bir şey görüyoruz, demek ki bu adam doğrusunun doğru olduğundan emin değilmiş. ters taraftan bakınca, yani yanlışı doğruya çevirdiğinde seviniyoruz ama bu olunca üzülüyoruz. halbuki, muhtemelen bir insanın yanlıştan doğruya gidişi de yüzde yüz doğru bir motivasyonla gerçekleşmiyor. elbette güzel niyetler olabilir ancak belki de yine "doğru" bildiğinden emin değil ve tam olarak bilmiyor bunu. bu bahsettiğimiz şey ileride geri yine dönmeye neden olabilir o yüzden dikkat etmek lazım.

doğru nedir olayına girmek istemiyorum zira matematiksel bir ispat olayına giremiyorsak bunun altından kalkabileceğimize inanmıyorum. yani eternal truth dediğimiz şey matematiksel olarak ispat edilmeli diye düşünüyorum, ancak matematiksel olarak ispat edilmediyse bu onun doğru olmadığı anlamına da gelmiyor.

yani "henüz" bir ispat bulunamamış olabilir pekala ve bu çok normal. dolayısıyla ispatlanmamış şeylere doğru ya da yanlış dememeli insan. bununla beraber, doğruluğu ispatlanmış şeyler var ancak çoğumuz bu matematiksel doğrulukların temelini ya da ispatların temelini anlayabilecek matematik bilgisine sahip değiliz ve düşük bir olasılık bile olsa, insanların yanlış bir testi olabilir bu konuda. yani herkes yanılmış olabilir ispat kontrol sırasında, bu düşük bir ihtimal bile olsa hala mümkün.

dolayısıyla herhangi bir konuda %100 yorum yapmak hiçbir şekilde mümkün olmuyor ve olmamalı. şu an belki bu yazıyı bile yazmıyorum ve şizofrenim, bunu bilemeyiz. ve birinin gelip evet yazıyorsun ben bunu okudum demesi yeterli değildir, zira o insanı da ben yaratmış olabilirim kafamdan.

görebiliyoruz ki aslında cidden bir nevi "potansiyel" hayal dünyasında yaşıyoruz. ve gerçekten aslında hiçbir şekilde bir makineye bağlı olduğumuzun aksi ispat edilemez gibi düşünüyorum. çünkü her şeyin sonu kişisel irademize kalıyor, ve bu irade bizim elimizde olduğundan, tüm her şeyi de biz pekala yaratıyor olabiliriz.

ancak bu bahsin "doğru" olduğunu kabul etsek bile, ki bunu yapamıyoruz aslında biraz önce konuştuğumuz gibi, hiçbir şeyin değişmediği acı bir gerçek. insanların yanlış sorular sorma nedenleri ve onlara "yanlış sorular soruyorsun" denme nedeni bu.

zira gerçekten, bu bahsettiğimiz şeyin doğru olup olmadığının önemi var mı? yani ben bi makineye bağlı olsam ve her şey benim eserim olsa; bunun aksi de bizim kabul ettiğimiz gibi herkesin özgür irade sahibi olması olsa yani ne değişecek?

hiçbir şey. dolayısıyla bu konular üzerinde düşünmek ancak bir beyin cimnastiği olabiliyor ve ilerisine gidemiyor. ciddi bilimsel çalışmalar var dünyanın bir simulasyon olabileceğine dair, bunlar the one olmak istiyorlar, neo olacaklar belki ama ben olmak istemiyorum ve olamayacağıma inanıyorum.

onun yerine, baya sonumuzu beklemek en doğrusu. ancak doğamızda var ki hayatta kalmak istiyoruz, daha iyi istiyoruz ve benciliz. doğamız böyle ama kendimizi eğitiyoruz. cahil insanları da kınıyoruz çünkü hayvan gibi, yani özümüz gibi yaşıyorlar bir yerde. kızmayalım demiyorum, değer verdiğimiz ama güçsüz olan insanlar için kızmalıyız ve kontrol etmeli, eğitmeliyiz.

ben rahatlıkla hayatta kalabilirim "hayvan" olarak yaşasak bile ama değer verdiğim herkes yaşayamaz, ve ben onları korumak için ekstra çaba sarfetmek zorunda kalırım. ancak hepimiz o eğitimi alırsak ve "insan" olursak, (ki bu yuzden evrimlesmedik mi aslında); o zaman hukuk korur, başka insanlar korur. cünkü kendimize bir "doğru" oluşturmus olacagız. buna ahlak ya da etik diyebiliriz, ki bunu desteklemiyor olsam bile felsefi açıdan yaşam olarak destekliyorum.

biraz ikiyüzlüyüm bu konularda. yönetici olacaksın deseler totaliter olurum ve insanlara çok söz hakkı vermem. herkese vermem diyelim.

ancak yönetilen olacaksam eger konusmak isterim, insanlar konussun derim, demokrasiye daha yakın olurum zira bu sefer beni yönetecek olana güvenmiyor olacağım.

işin özünde hep bir güvensizlik var, belki de bu güvensizligimin nedeni geçmiş ilişkilerimdir, belki de özgür irade ile verdigim karardır ancak bunu muhtemelen yine iki saattir anlattıgım gibi hiçbir zaman kesin olarak bilemeyecegiz.

surada 4-5 dakikadır okuyoruz ve yazıyoruz belki ve aslında o kadar fasa fiso içerisinde anladıgımız ya da anlamak istedigimiz tek şey aslında hiçbir şeyi %100 olarak bilemeyecegimiz ve emin olamayacagımız.

peki ne yapalım. son beklemek bir seçenektir, wu wei ve hareket etmeyebiliriz. ya da mutlu olmayı secebiliriz, görmezden gelebiliriz (erene kadar). erdikten sonra zira mutlu / mutsuz kavramlarını bizim yarattıgımızı anlayıp sadece "olabiliriz", hence the buddha; ama buda bile ben budayım diyemez. o da bir semboldur ve utopiktir, bunu da anlamalıyız.

birini takip edeceksek eger, güzelligi ve iyiligi, ve insanları mutlu etmeyi secmeliyiz. buna cabalamalıyız. "öldür" diyen bir tanrı ya da "dur" diyen bir tanrı bencil bir tanrıdır ne yazık ki, ancak biz bencil degiliz ve olmamalıyız. cünkü seviyoruz, sevdiklerimiz var ve onları korumak istiyoruz.

istanbul
hosting