16 Şubat 2016, Pazartesi
saat: 00:53
Tanrının varlığına mı inanmaya çalışmalı yoksa varoluşu evrimle ve bilimle anlayıp hayatın matematiğini mi bilmeli!? İlki daha basit dimi :) Ya ikincisi!? Birisi esaret, diğeri özgürlük... Hayatta olan veya olmayan her şeye bir kılıf bulma çabası yani tanrıya inanmak! Fakirsin! Kaderin bu... Zenginsin! Şanslı doğmuşsun... Adam öldürdün! Şeytana uydun... Evde kaldın! kısmet değilmiş... Çocuğun oldu! Tanrı bağışladı... Kadın olarak doğdun! sıçtın... Yani daha uzar gider. Ama bu uzayan listenin kılıfları bizi biz olmaktan uzağa, özgürlükten esarete sürüklüyor. Bu yüzdendir başımızda patronlar var, politikacılar var, kural koyanlar var var da var. Hele bir de iş güzarlar var! Gidip onlara s.kerim yapacağın işi deyip kafa kol yardırmak varken, içten içe bu esaretin fikri olan "Seni Tanrıya havale ediyorum" diyerek sinirlerimizi gücümüzün yettiğine aktarıyoruz. Oysa "Dön bir bak etrafına. Seni sen yapan o duyguyu hatırla..." (Şarkıdan alıntıdır) Keşke diploması için veya belirli bir sıfat yüklenmiş herkes, hayatın aslı olan matematiği öğrenmiş olsa da aslında bir ya.rak olmadıklarını anlasalar ve Tanrı'nın varlığını kabul ettiğimiz de aslında onun bile umurunda olmadıklarını görebilseler. İşte o zaman, kibir ve egolarıyla ne kadar kişilikten yoksun olduklarını anlayabilirler. | ||
|