17 Şubat 2016, Çarşamba
saat: 21:50


merhaba günce

uzun süredir aşka dair birşey yazmadığımı farkettim. bunu takiben daha önce yadıklarımı yazmaya ne kadar hakkım vardı diye düşündüm zira aşkın ne olduğunu bilmiyorum. içinde bulunmuşluğum var sanırım ama bunun saplanmışlık, tutku veya bağımlılıktan farkı var mı yoksa ben komple yanlış mı isimlendirmiştim tam emin değilim.

demem o ki tofu hakkında bildiklerimle aşk hakkında bildiklerim neredeyse miktar olarak aynı. bu quantitynin qualitysiyle ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok gerçi. bu cümlede quantum demek istedim ki paragraf içinde bir ses şeysi olsun....

neyse
bu aralar yeni gelecek olan sevgilinin beklentisi ve o sevgilinin bana yönelteceği minimum onkatrilyonmilyonzilyonikiyüzonbinüç soruya cevap hazırlama hali içindeyim. demem o ki boş vaktim çok ve herkesle hayali dialoglara girip sonuçta vay be dedirtmeye çalışıyorum.

kızıma aşkla ilgili soru sorduğunda aşağıdakini dinletmek isterim. belki kendim çalarım. da o zaman ciddiye alabilir. bana çekerse almaz gerçi...
sanırım...

bana benzerse nasıl biri olur bilemiyorum çünkü. ben sadece kitap okumayı biliyorum ve bu bilme hali neredeyse yürümeye başlamamla aynı zamana denk geliyor. neyse we'll carve our names on the bridge when we come to it...

al dinle

youtu.be/1LdjVtHqNxs?t=19s

hatta sözlerini de peystiyim de iyice üşengeç ol çık...

"I was alone
My heart was cold
It was a stone
My soul was lonely
Like a stone
There was no moss

And when I danced
I danced alone
But then I did not dance
Because I was alone
So I did not dance

I shuffled through life invisible
To all happy couples
Who would mock me
With their merry laughter
Ha ha ha

The only sound I heard
In my lonely silent world
Was the rusty hammer of my heart
Nailing at the hatred in my soul

But then you came...

And my life was turned upside down
You showed me the beauty
Of the things that I had never seen
Like the snowflake that melts on the eyelash of a startled deer

Or the painting of a dog
That wears a deerstalker and smokes a pipe
That made you laugh so heartily
That I previously thought was rubbish

Or the duck that lands so clumsily on a frozen pond in winter
But the intoxicating power of our love
Transforms this simple act into an anthropomorphic drama
Where Mr Duck's embarrassed and the other ducks are laughing
'Quack quack quack quack quack'

And then you left

And I have died a thousand deaths
And I will die a thousand more
I thought you were an angel
You turned out to be a whore

And everything is turned to dust
And everything is infected with a plague
When you had to sleep with Craig

'Oh, he's so sensitive'
'He's got a tattoo'
Yeah, and carving your name with a compass in my forehead
Was not enough for you?

The snowflake on the eye of the dear
Has turned to pus
That oozes from an open wound
The deer, now blinded, stumbles into a ravine

The duck lies shredded in a pancake
Soaking in the hoi sin of your lies

The dog has moved from the pipe
To 60 cigarettes a day
And coughs away his life
In the cold neon research lab

Of your betrayal
Of your betrayal"

istanbul
hosting