04 Kasım 2017, Cumartesi
![]() saat: 20:14
![]() i. uzak fırtına korkuyorum senden sensizlikten korkuyorum denge gibi gözüken dengesizlikten uzak fırtına anlamıyorum nasıl bu denli uzak bu denli yakın ve lazerlerin uçuşu leyleklerin uçuşu gibi bir imge hep fırtına habercisi seninle gelen gözyaşı dökülmeyen bir umutsuzluk bu yaşam sularının buza kestiği beyaz ince bir şey diyorum beyaz ince bir şey o cam cam cam bendeki selintiler ve yarıklar karşılığı ii sen gelince bir şeyler düşüyor kırılıyor hep kapılardan buz parçaçıkları dolu bir akım duvarlarda çığlıklardan sarkıt önodalarda doppler etkisi iii bir erkeğin sevişi usul usul yaklaşan sigara dumanı gibi kendine doğru iv ve cam zorlar içindekini kendi biçimini almaya uzak fırtına kenarları keskin çelik bir ayna getiriyorum sana megalomaninin de bir bedeli vardır çünkü v uzak fırtına bir gün seni yazacağım ağır aynalar olacak yalnız seni yansıtan elektrikli bir güzellik olacak ve parafin kulaklarını acıtan unutmuyorum bunları işte bir gün seni yazacağım şimşeğe uyarlanan bedenimin umarsız bir saati olacak ve mükemmel tozu yazacağım kıvılcım tozunu ve buz adasındaki volkan artık beklemeyelim şimdi iki gemi siluetinin sessizce çarpışma saati vi zırhımı kuşanıp yatıyorum sabah yine bir zıpkın yüreğimde… vii uzak fırtına sana son kez söylüyorum böyle gecelerin bir sabahı olacak öyle bir sabah ki ben bir leyten şişesi bulmayacağım yatağımda ve vurgun olmayacak artık yüreğimdeki ve yatağını değiştiren bir nehir gibi sanki geri gelmemek üzere giden bir şeyin kanat sesleri kalacak yalnız kulaklarında viii kaçıyordum senin soğuk yalazından onca yürek çarpıntısı kırgınlık gömülürken buzlu sularına belleğin donan bir ateş gemisiydi kaskatı üretilmiş her şey bir fosildir şimdi düşünüyorum da bazen ne kaldı diye geriye senden yıpranmış sinir uçları genişlemiş damarlar ve belki prensesin tahta bacağı ölen bir kuğuydu bir imgeydi bellekte içimde bir şehir daha bütün yıldızlarıyla söndü ix dumandan bir albatros o su renginde bir hüzün deltası olmayabilirdi de oluşmayabilirdi… aramızda… zehirli katmanlar… bu beyaz kül…nefret… x cenova şövalyesi andrea doria çöküntüler mimarı bir kadın-erkek çelişkisi daha gömüldü bak kum saatine ve sabit bir sarsıntı olmaktan kurtuldu zaman takıntılar zelzelesinin getirdiği korkunç bir enerji birikimi var şimdi atomun parçalanışı gibi bir şey bu çekilen boşalan sular duyuların dalgası hâlâ bir takım sallantılar kaydetse de zaman acının uzak sınırlarında geçen bir çarpışmayı tarihi kaydırabilir insan xi çürüme çözülmeyen çelişki soğuk delici şeyler sıfır noktaları acının haritalarında içten bir ölüş bu bir ölüm dansı metalik kadans kara dans bilinmezliğini boynumda siyah bir bant gibi taşıyordum xii savaşların içinde bir savaş bir kadın ve bir erkeğin savaşı “uzağa daha uzağa” diyor nefret “yakına daha yakına” diyor sevgi preveze deniz savaşım benim hâlâ üstünde gama ışınlarının titreştiği bu anılar senin olsun lale müldür | ||
|