24 Kasım 2017, Cuma
![]() saat: 14:13
![]() Niyeyse, boş işler peşinde koşarken sürekli düşüyorum. Hoş, artık yosun tutmuş bir taşkafaya sahip olduğum için pek bir şey olmuyor; biraz sekme, azıcık oraya buraya vurma, kafi miktarda can kırığıyla yerden kalkıyorum. Ve biriken enerjiyi bir şeylere öfkelenerek harcamanın ziyadesiyle güldürücü olduğunu düşünüyorum. Örümcek ağları ile örülü karanlık şehir sokaklarında gülümseyerek geziyor olmam bundandır. Hoş, sokakların da karanlık olduğu falan yok, algıda bitiyor her şey. Günün sonunda, bütün tanıdıklarımın iyi olmasını istiyorum. Yalnız, Morrissey Bey'in şu konuda biraz haklılık payına sahip olduğunu düşünüyorum, "we hate it when our friends become succesful" Haftada ortalama üç gün çalışan biri olarak; ömrünü kurumsal yaşama adamaktan çekinmemiş, bu uğurda akşamın ilerlemiş, hatta gözden kaybolmuş saatlerine kadar çalışan, fakat bunun karşılığını nakit veya sodekso ile alan arkadaşlarımı kıskandığım oluyor. Bir ila seksen dört saniye kadar süren bu mikro kıskanma transını, "ya olm mal mısın böyle bi şeye gıpta ediyorsun?" düşüncesi ikiye bölüyor. Havaların soğuması ile motosiklete binemiyor hali ise haliyle mutlu etmiyor. Motosiklete binince ise soğuktan titrememe rağmen gülümsemeyi elden bırakmıyorum. Fakat yoo dostum, konforuna düşkün biri olarak sıcacık kanepede, bir yanımda sevdicek, bir yanımda kedi ile motosikletsizlik mutsuzluğunda sonsuza kadar yaşayabilirim. Ve hatta, motosikletin neden hayatımda bu kadar çok yer kapladığını da irdeleyip, gerekli önlemleri alabilirim. şarkılardaki yaylıları seviyorum. "And there's no one to save If there's nowhere for them to run" | ||
|