25 Ocak 2018, Perşembe
![]() saat: 20:15
![]() Dün annemle kahkahalar atıyorduk dizlerimiz hizasındaki karlara bata çıka yürürken. 10 senedir gelmediğim memleketimi unutmuş muyum diye düşündüm o an, unutulacak pek de bi şeyi yokmuş aslında. 3 tane daha otel açılmış kayak pistinin oraya, o kadar. O otellerden birinden 3 kitap çaldım bugün, Paul Aster, Fernando Pessoa ve Yaşar Kemal, keyfim yerine geldi. Geri kalan her şey neredeyse aynı. Çam ormanlarının ve karın güzelliği hala büyüleyici, soğuğu hala can yakıcı. Sabah 9da telesiyejle yarım saatlik bir tura çıktım. Yükseklik korkumdan dolayı biraz elim ayağım titrese de tilkilerin, gelinciklerin ayak izlerini görmek, ormanın kokusunu içime çekmek, o muhteşem sessizlikte kafamı boşaltmak o kadar iyi geldi ki anlatamam. Kaymadım bugün, kuzenim en dik pistlerden birinin sonundaki ahşap görüntüsü içimi ısıtan kafeyi işletiyor bu yıl, orada oturdum. Sabah kimse yokken ve lapa lapa kar yağıyorken sıcak yudumlar ve orman manzarası eşliğinde sobanın dibine kuruldum, bi şeyler okudum. Öğlen işler yoğundu epey, yardım edeyim dedim. Öğleden sonra kaymaya aşırı heveslendim ama sisten göz gözü görmüyordu. 10 sene aradan sonra tekrar acemi konumuna düştüğüm için o siste insanlara çarpmayı göze alamadım, yarın sabahı beklemeye karar verdim. Harika bir ayrılık atlatma yeri, aile de en güzel terapi galiba. Zaten Şubat ortasından itibaren tekrar çok yoğun olacağım, verilmesi gereken dersler, iş, başvurular, hazırlıklar... Ama çok kırgın kalacağımı biliyorum, uzun bir süre. Üzerine düşünmek istemiyorum, düşününce hırslanıyorum, çok gereksiz duyguların kontrolü altına giriyorum. Kırgın kalmak istiyorum, hayatımda ilk defa. Sanki sessiz ve kırgın kalırsam her şey kendiliğinden düzelecek gibi. | ||
|