22 Şubat 2018, Perşembe
![]() saat: 18:01
![]() Yolun açık olsun, Teker teker yol verdiğim öküzler çok özlemiş olacaklar beni, yine gelip oturdular göğüs kafesime. Sözler var gününüzü çiçek bahçesine çeviren ve sözler var kalbinizi kediler tırmalamış gibi hissettiren. Bugün benim kalbim dev kediler tarafından tırmalandı. Ne hissettiğimi tam olarak tarif edememem ama kalbim acıyor, sanki aldığım nefes sadece boğazıma kadar doluyor. Oturduğum yerden her gün her dakika onu görüyorum. Kötü sözler söylüyorum insanların içinde, O da her fırsattı bu sözlerimin hiçbirinin umrunda olmadığını söylüyor-du bana. Artık hiçbir şey söylemeyeceğim yine kalbim kırıldı çünkü. İstediğim buydu belki de. Asıl istediğim neydi biliyor musun Günce, olmayacağını anladığımda arkadaşım kalması ve bana da herkese davrandığı gibi davranması. Çünkü öyle güzel geceler geçirdiğim insanla şimdi gördüğüm insan sanki iki başka kişi. Sanki sadece parfümünden tanıyorum onu. Yolum açık olsun mu? saat: 21:55 ![]() Yine ben, Ona buna söyleme, kendini küçük düşürme diye söylemediklerimi çiğneyip yuttum da sindiremedim. Konuşacak hiç kimsem yok, evet en önemlisi arkadaşlıklar biriktirmek, yani benim yapamadığım. Çok üzgünüm ve konuşmak istiyorum ve çok üzgünüm konuşabileceğim hiç kimse kalmadı. Dert anlattığınız yabancılardan bahsetmiyorum, gerçekten dinleyecek ve gerçekten hiçbir şey söylemeyecek o insanlardan. Güzel atlara binip gitmiş olabilirler mi? Yine tek istediğim tam şu anda bunlara son vermek olabilir mi? Kesinlikle öyle. Sizi kıran insanlardan sizi iyileştirmesini beklemeyin ama yüzüne konuşabilmeyi beklerdim. Kabul edemiyorum, senden hiçbir şey istemedim ama burda olmanı istedim diyemedim. Sevgi olmadan tabii ki olmazdı, peki sevgi neydi? Yine sevgi ne diye düşünüp korktuğum gecelere mi döneyim? Hepiniz nasıl bu kadar rahat yaşamaya devam ediyorsunuz, özenle seçtiğim o filmlerde kendini öldürmeye çalışan kadınlara ne demeli peki? Tek bir gün, iki film, ikisinde de yalnızlığı paylaşmaya çalışan iki kadın, biri bileğini kesti diğeri tüm hapları içti. Birini bir telefon, diğerini bir mesaj kurtardı. Bu kadar şanslı olabileceğimi zannetmiyorum, süpriz değil. Bu duygular hiç aydınlık değil, aynaya bakınca kendimi hakkında düşünenden daha kararlı görüyorum. Sadece öyle karanlıkta bitmesi biraz tuhaf, bitecek olması tuhaf. Sanki hayatımla yüzleşirsem her şeyi yanlış anlamıştım ve aslında hiçbir şey yoktu, hepsi benim hayal ürünümdü. Bu çıkarımı yapınca hepsi kendi kendime söylediğim bir yalanmış gibi ve böyle olma ihtimali çok yüksek. Yalanıma ortak olanlar ve yalanıma ortak olmayanlar. Bunlarla yüzleştikçe içinden çıkarmıyorum. Kafamın içinde yaşadıklarımla burada yaşadıklarımın alakası yok. Her gece gördüğüm rüyalarda, benzer acıları ve benzer mutlulukları misliyle yaşıyorum. Sonra sen gel de bu gerçeği kabul et. Ekranın beyaz olmasına bile kızgınım, karanlıkla parlayan beyaz yazılar görmek isterdim. Ben zaten yalnızım bu bardakları niye kullanıyorum anlamadım, lavabo bardaklarla dolu, artık şişeden içeceğim. Kalbimde tuhaf bir acı var gibi, gözümde akamayan yaşlar var gibi tarif edemiyorum, tarif etmeyi o kadar istiyorum ki. Sanki tarif etsem robot resmini çizecekler bu acının ve onu bulacağız. Sürekli konuşmak istiyorum, sürekli beni ne acıtıyor bunu anlatmak istiyorum. Acıya takılıp kaldım ve gerçeklerimden bahsedeyim mi, tuhaf bir acı içindeyim. 10 yıl önce de bundan bahsediyordum, bir şekilde hayatı ciddiye alıyordum ve ÇOK ACIYDI. Aşka, hataya ve yalana ilk gerçek düşüşümdü. Yalanla ilk gerçek karşılaşmamdı, bir otel odasında yalan makinesinden bahseden garip bir adam. Sesinin titreşimlerinden yalan söyleyip söylemediğini anlayan bir makina derken duştaydı ve bana söylediği yalanları anlamak için makinaya kesinlikle ihtiyaç duymamıştım. Pişmandı ve acı son buldu. Karşısında bir çocuk vardı, en son bana yardım etmek için bir şeyler söylediğini hatırlıyorum. O kadar dalganın o denizde ne işi vardı? Benim orada ne işim vardı? Galiba lanetim orada başladı, bu sefer olan her zamankinden daha sıradan, daha manasız tek affedemediğim hiçbir şey yokmuş gibi yapışı. Sanki o nasıl isterse öyle oluşu, sen acı mısın a aptal? Yine kendi kendime yaptım. Ama baya acıyor. saat: 21:56 ![]() Yine ben, Ona buna söyleme, kendini küçük düşürme diye söylemediklerimi çiğneyip yuttum da sindiremedim. Konuşacak hiç kimsem yok, evet en önemlisi arkadaşlıklar biriktirmek, yani benim yapamadığım. Çok üzgünüm ve konuşmak istiyorum ve çok üzgünüm konuşabileceğim hiç kimse kalmadı. Dert anlattığınız yabancılardan bahsetmiyorum, gerçekten dinleyecek ve gerçekten hiçbir şey söylemeyecek o insanlardan. Güzel atlara binip gitmiş olabilirler mi? Yine tek istediğim tam şu anda bunlara son vermek olabilir mi? Kesinlikle öyle. Sizi kıran insanlardan sizi iyileştirmesini beklemeyin ama yüzüne konuşabilmeyi beklerdim. Kabul edemiyorum, senden hiçbir şey istemedim ama burda olmanı istedim diyemedim. Sevgi olmadan tabii ki olmazdı, peki sevgi neydi? Yine sevgi ne diye düşünüp korktuğum gecelere mi döneyim? Hepiniz nasıl bu kadar rahat yaşamaya devam ediyorsunuz, özenle seçtiğim o filmlerde kendini öldürmeye çalışan kadınlara ne demeli peki? Tek bir gün, iki film, ikisinde de yalnızlığı paylaşmaya çalışan iki kadın, biri bileğini kesti diğeri tüm hapları içti. Birini bir telefon, diğerini bir mesaj kurtardı. Bu kadar şanslı olabileceğimi zannetmiyorum, süpriz değil. Bu duygular hiç aydınlık değil, aynaya bakınca kendimi hakkında düşünenden daha kararlı görüyorum. Sadece öyle karanlıkta bitmesi biraz tuhaf, bitecek olması tuhaf. Sanki hayatımla yüzleşirsem her şeyi yanlış anlamıştım ve aslında hiçbir şey yoktu, hepsi benim hayal ürünümdü. Bu çıkarımı yapınca hepsi kendi kendime söylediğim bir yalanmış gibi ve böyle olma ihtimali çok yüksek. Yalanıma ortak olanlar ve yalanıma ortak olmayanlar. Bunlarla yüzleştikçe içinden çıkarmıyorum. Kafamın içinde yaşadıklarımla burada yaşadıklarımın alakası yok. Her gece gördüğüm rüyalarda, benzer acıları ve benzer mutlulukları misliyle yaşıyorum. Sonra sen gel de bu gerçeği kabul et. Ekranın beyaz olmasına bile kızgınım, karanlıkla parlayan beyaz yazılar görmek isterdim. Ben zaten yalnızım bu bardakları niye kullanıyorum anlamadım, lavabo bardaklarla dolu, artık şişeden içeceğim. Kalbimde tuhaf bir acı var gibi, gözümde akamayan yaşlar var gibi tarif edemiyorum, tarif etmeyi o kadar istiyorum ki. Sanki tarif etsem robot resmini çizecekler bu acının ve onu bulacağız. Sürekli konuşmak istiyorum, sürekli beni ne acıtıyor bunu anlatmak istiyorum. Acıya takılıp kaldım ve gerçeklerimden bahsedeyim mi, tuhaf bir acı içindeyim. 10 yıl önce de bundan bahsediyordum, bir şekilde hayatı ciddiye alıyordum ve ÇOK ACIYDI. Aşka, hataya ve yalana ilk gerçek düşüşümdü. Yalanla ilk gerçek karşılaşmamdı, bir otel odasında yalan makinesinden bahseden garip bir adam. Sesinin titreşimlerinden yalan söyleyip söylemediğini anlayan bir makina derken duştaydı ve bana söylediği yalanları anlamak için makinaya kesinlikle ihtiyaç duymamıştım. Pişmandı ve acı son buldu. Karşısında bir çocuk vardı, en son bana yardım etmek için bir şeyler söylediğini hatırlıyorum. O kadar dalganın o denizde ne işi vardı? Benim orada ne işim vardı? Galiba lanetim orada başladı, bu sefer olan her zamankinden daha sıradan, daha manasız tek affedemediğim hiçbir şey yokmuş gibi yapışı. Sanki o nasıl isterse öyle oluşu, sen acı mısın a aptal? Yine kendi kendime yaptım. Ama baya acıyor. | ||
|