02 Mart 2018, Cuma
![]() saat: 14:08
![]() Sabah 7'de kalktım. M19 otobüsünün saat planına baktım. Yürümek için 4, beklemek için 2 dakika düştüm. Mavi,ufak mp3'ümü açtım ve ortopedi Kudamm için Kraftwerk dinleyerek durağa gittim. Her şey, önceden ayarlandığı gibiydi. Berlin'i muhteşem bir sıkıcılıkta kılan o her şeyin önceden ayarlanması hava eksilerdeyken bir nimet. Ben geldim dedim Almanca. Aslında öyle kolayca gelmemiştim. İki binanın birleşimi bir klinik, ama arada başka bir bina var, bir şekilde orayı alamamışlar. Yani 6 farklı girişi var. Ben de en az üç denememde aradaki binaya gittim. Resepsiyon, sizin termin 11.40 dedi, erken gelmişsiniz. Ben onu 11'e 40 kala anlamıştım dedim. Deutsch ist nicht gut. Bir tebessüm, bildiğim bir lisan istedim. Oturun dedi. Almanca sitz sich bitte! Sitz edemiyorum, onun için geldim. Diyemiyorum. Çünkü çok akusatif çok datif içeriyor.Bekleme odasında ayakta bekliyorum. Elimde Puşkin, Erzurum Seyahati. İçeri 4 ayaklı bir kadın giriyor. Hem iki değneğini hem ayazdan kızarmış yüzünü neşeyle her birimizin burnuna sokuyor. Guten tag diyor. Guten tag. Cevap vermeyenlerin önünde cıkcıklıyor. İçimden tekrarlıyorum. Ich habe schmerz. Ich habe schmerz wenn İch sitze. Ağrıyor. Yanlarım batıyor. Beni içeri alıyorlar. Uzun boylu çek olduğunu tahmin ettiğim doktorum giriyor. Elimi sıkıyor. Ja diyor. İngilizce konuşabilir miyim diyorum, gereksiz bir soru aslında, İngilizce konuşacağım diye düşünüyorum. Gar nichts diyor. Asla'nın da aslası. Nur Deutsch. Ich habe Schmerz. Nerde diyor. Popo. İn mein popo. Doktor yüzüme olamayacakmış gibi bakıyor. Acaba yok mu diye düşünüyorum. Kemiklerimizi hissetmemeliyiz değil mi diye düşünüyorum. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Yat diyor, çıkar. Of diyip çıkarıyorum. İçliğim beyaz yün, eminönünden kardeşim gönderdi. Bunu da çıkaracak mıyım diyorum. Demiyorum da und das auch? diyorum. İçeri hemşireyi çağırıyor. Bakıyor. Bakıyor. Muayene ediyor. Beni öylece bırakıp bir kitap alıyor. Komik bir kitap herhalde, bize de söyleyin biz de gülelim diyemiyorum. Ordan sonra uzun bir almanca seans başlıyor. Ben ondan sonra yokum. Hemşire dışarı çıkıyor. Ben giyinmeli miyim bilmiyorum. Anziehen mıydı giyinmek, ausziehen mı. Hemşire kapıdan tekerlekli bir iskelet getiriyor. Kuyruk sokumu kemiğini gösterip anlatıyor. Eee netice. Kann Ich diyorum. Kann ıch giyinmek. Ja diyor. Almanca durumumu anlatıyor. Hemşireyle sık sık şakalaşıyor. Neyim var tam bilmiyorum. Uzun ve sıkıcı bir hastalık diyor. E steroids diyorum. Olmaz anlattım ya bunda şu var diyor. Ne var diyor. Bu adam ne diyor diyorum. İskelete bakıyorum. Onun da Almancası zayıf. Bu kuyruk kemiği benden ne istiyor olabilir diye sormak istiyorum. Bir kaza olmalı diyor doktor. Umfall haben sie? Gar nichts diyorum, aslanın da aslası. Bi röntgen mi çeksek diyeceğim ama sadece gitmek istiyorum. Sitz kisse diyor.Ring. Evet diyorum. Oturarak mı çalışıyorsunuz. Ben bir yazarım diyorum. Hep yazarım dermişim gibi değil hep yazarmışım gibi.Üçüncü katımı da giyiniyorum. Sana bir ring kisse yazıyorum diyor. Bir de tablet. Anladım diyorum. Artık kısa romanlar yazacaksınız Frau Hopkins diyor. Bir kahkaha koparıyorum. Eve geliyorum, neymiş diyor Ben, simite oturmalıyım diyorum. | ||
|