29 Mayıs 2018, Pazartesi
![]() saat: 00:54
![]() Psychedeliclere iliskin tek korkum var. Dusuncelerimi ve ucundan sarktiklari sopayi gordugumde durdugum yere saglam basacagima eminim. Ama dusuncelerin dusuncelerinin dusuncelerini sesli soyleyerek nesnelestirecek kimsem olmadigi icin durdugum yerin duramayacagindan korkuyorum. Dusunceleri nesnelestirmek (reification) ve bu surecte onlari hadim etmek insan olmanin parcasi. Belki ben de salt dusunce olmaktan korkmamak icin---filozoflarin aksine---vucudumu sevmeyi birakmaliyim. HBO nasil yapiyor bilmiyorum ama televizyondaki iyi isleri bir tek onlar cikariyor (Seinfeld haric tabii ki). Oz, the Wire, Sopranos, Rome, the Leftovers derken bu Westworld de guzel olmus. Ilk sezon altyapi calismalarina neredeyse yeter demistim ama ikinci sezon sahane. Insanlarin hem tanri hem kul olmalari, hem isyan edip hem yarattiklarinin kontrolunu kaybetmeleri fikri zaten guzel. Bir de ustune mama hatunun kendi hayatini, Japon ozdesininkinde disardan izlemesi ve boylece ne yaptiginin farkina varmasinin tek yolunu sans eseri bulmasi gibi bonuslar var. Bu sirada tanrisal bir guc kazanmasa zaten olmazdi. Kendine karsi savasacak artik saniyorum. Fransizca ogretmeni sonunda pes edip kitaptan odev vermek yerine sevdigim birini tanitan bir yazi yazmami istedi. Tabii ki Arendt hakkinda yazacagim. Tam bir Arendt fanboyuyum. Or a fanman rather. A fan-midlife-crisis-in-the-making. Yakin arkadaslarimdan biri son kiz tarafindan terk edilince kizlardan baska 'passion'lar bulmaya karar vermis. Passion 'pathos'tan geliyor demeye dilim varmadi. | ||
|