18 Haziran 2018, Pazartesi
saat: 20:54


Bugün şahane bir yazı okudum. Amerikan rüyası gibi, adamın orada çalıştığını unutuyorlar ve senelerce boş oturarak para kazanıyor. Ben bu tarz işlerin türkiye de inanılmaz fazla olduğuna eminim. Hatta, çoğu insanın aslında boş beleş işler yaptığını da düşünüyorum, ama bu konuda farklı görüşler de var.

Mesela biz çok sosyeteyiz. Abd de insanlar kendi benzinlerini koyarken biz bunu yapması için insanlara maaş ödüyoruz. Fast food restoranlarında kendi çöplerini atıyor orada insanlar, bizde bu çöpleri toplasın diye para alan insanlar var.

Şimdi burada iki şey var:
1- vasıfsız çok insanımız var. Bunların da bir şekilde ekmek yemesi gerekiyor ve o yüzden böyle işler var diyebiliriz. Yani çok kalabalığız, böyle bi lüks yaşayabiliriz.
2- ama bu lüks hep bir maliyet. Ve bu maliyet müşteriden çıkartılıyor. O açıdan bize bir bindisi var.
3- gerçekten sosyeteyiz. Paramız olmasa bile varmış gibi gözükmesinden hoşnutuz.

Ben mesela bi kaç senelik iş hayatımda bunu gördüm. Ki benim iş hayatım normal bi beyaz ya da mavi yaka değil, patron yarısı gibi. Ama ben o tarz bir köleci zihniyeti kabul etmedim, uygulamadım. Yalnız uygulamasam da gördüklerim var.

Örneğin bazı insanlar köleci. Ben güç sahibiyim diye düşünür, altındakine ben para veriyorum diye düşünür ve inanılmaz şekilde sömürür o insanı. Bu şekilde yapıldığında aslında işler verimli gitmez, ama bi yolla gider. Hem o adamın egosu şişirilmiş olur, hem de işler yapılır ama çalışan kişi hiç mutlu değildir.

Diğer insan ise, karşısındakine insan gözüyle bakar. Onu düşünür. Ancak genellikle (bahsettigim karşıdaki insanın eğitim düzeyi düşük) bu tarz insanlar da ters teper. Yani ona köle gibi davrandığınızda korkan adam, ona yumuşak davrandığınızda da üste çıkmaya çalışır. Bizim toplumun en büyük sıkıntısı bu. İnsanların çalışmak için hiçbir motivasyonu yok.

Örneğin, phil jackson un eleven rings diye çok güzel bir kitabı var. Motivasyon kitabı falan da değil, anı kitabı aslında ama güzel bilgiler de var içinde. Orada şuna dikkat ettim. Adam, yönetirken rahat bırakmayı benimsemiş. İnsanlar eğer bir hedefleri varsa o hedef uğruna zaten ilerlerler, onlara yol göstermek yeterlidir; baskı kurmaya gerek yok diyor.

Ancak bizim işletmelerimizde çalışan insanların böyle hedefleri yok ki? Yani adam mesela basketbolcu, şampiyon olmak istiyor. Şampiyon olmak için de çok çalışıyor. Çünkü hedefi belli ve o hedefe ulaşmanın yolu da belli.

Ama bizdekilerin hedefi ne? Daha az çalışmak. Şaka gibi, gerçekten insanlar daha az çalışmayı hedefliyorlar. E bu sefer sen bir işletmeci olarak verim alamıyorsun. Hele karşındaki eğitimsiz bir insansa, ya da bizim gibi sendikalaşmanın çarpık olduğu bir ülkedeysen elin kolun bağlanıyor. Bu sefer ne yazık ki tek yönetim şekli baskı ve korku üstünden sağlanıyor.

Bu yazıyı okuyanlar mesela, kendileri de beyaz/mavi yaka çoğunlukta oldukları için karşı çıkacaklar. Ama herkes bizler gibi değil. Hatta seçim sonuçlarından nasıl olduklarını öngörebilirsiniz:))

Demem o ki bundan rahatsızım. Ben herkes işini, elinden gelen en iyi şekilde yapsın istiyorum. Fazlasını değil, kölecilik olmasın.

İşte öyle.
Şimdi pamukkale ye gideyim de bi yemek yiyeyim. Akşam da bi şeyler anlatırım.

istanbul
hosting