24 Ağustos 2018, Cuma
![]() saat: 22:03
![]() Cortazarı hâlâ çok seviyorum. Benden yukarıda bir hikâyeyi şimdilik yalnızca o kurabiliyor. Sonunu görebildiğim bir kurgu canımı sıkar. Yine de o, bir gerçeklik vaadiyle içimdeki çürük bezginliğin kokusunu bastırabiliyor. Otopsi masasında gözünden tek bir damla yaş akan adam. Hayır, bu onun hikâyesi değildi. Ameliyat masasında (yoksa o da otopsi miydi?) erekte olan bir adamın hikâyesini anlatırken ona gönderme yapmıştı. Az önce Aztekli bir kanun kaçağıyla Arjantinli bir motor sürücüsü arasında zihin köprüsü kurduğu hikâyeyi okurken duvarlara mor dalgaların geçtiği bir rüya ikliminde buldum kendimi. Bu, anlatmaya değecek bir şey olabilirdi. Kendimi neyle kandırırsam kandırayım, ne denli inandırıcı ve gerçekçi tahliller koyarsam koyayım, bendeki asıl sıkıntı anlatmaya değecek bir yanımın artık olmadığından ibaret. Her şey öngörülmüş, eski, modası geçmiş, defaten tekrarlanmış. Betül, tanıştığımızda artık neden yazmadığını tam da buna benzer şekilde anlatmıştı da anlamamıştım. Olsun, ne olursa olsun, yazmalısın demiştim. Sen beğenmiyor olabilirsin ama ben görüyorum, bunlar harika şeyler. Onun bir bıkkınlık, yeniklik içerisinde hakikati göremediğini düşünmüştüm. Sonra bu tuhaf evreye girdiğimde, demek ki böyle oluyor demiş, ona hak vermiştim. Ama bu çok saçma. Yazmaya devam etmelisin. Eğer bu sensen. Eğer kendini ancak böyle biliyorsan. Artık bir parça da olsa sağlığına kavuştuğu için yazamıyorsa, sırf bu nedenden yazmalı insan. Bilemiyorum. Böyle diyorum ama eksik bir şeyler var. | ||
|