01 Eylül 2018, Cumartesi
saat: 12:40



ay güneşin yakıcı aşkından korkup kaçmış derler, Güneş aynı aşkıyla alev alev sonsuza dek yanacak derler, Gerçek midir bilinmez... Aşklara türküler yakılmış, kavuşamayanlara ağıtlar yakılmış, şiirler yazılmış... Gerçek midir bilinmez... Efsane aşkla konuşulur nedir aslı bilinmez...
Lakin bugün aşk var mıdır diye sorsalar ve derler ki herşey eskiden di. Ama insan aynı insan kalp aynı kalp, duygu aynı duygu değil midir? Kim içinde ne yaşar, kim bilir? İçimizi dinleyecek vakit olsaydı şayet, içimiz bize gerçeği söyleyecekti ama günümüze özgü gerçeği değil bizim gerçeğimizi, günümüze özgü bir gerçek var. muhtemelen geleceğe de damgasını vuracak bir telaş mevsimi yaşıyoruz. yaşamımız telaşta, eğlenmemiz telaşta, aşkımız telaşta, sevişmelerimiz bile telaşta, yemelerimiz telaşta hatta uyumalarımız bile telaşta, yaşamımıza bir sabırsızlık hakim olmuş... hemen tüketme yok etme isteği, bizi huzursuzluğun dengesine itmiş. tahammülsüzlük bizi olgunluktan uzaklaştırıp dere tepe bizi bizden uzağa sürmüş. mutlu olmaya bile vakit yok, mutluluk bir telaş içinde... Hızla bitirilmesi gereken bir duyguya dönüşmüş, bize ne olmuş böyle?...
işte biz o yüzden efsane aşkları yaşayamaz olmuşuz...o tadı damağımızda hissedemez olmuşuz. Kaygılar, endişeler hayatımızın her alanını karanlık bir gölge gibi kaplamış. Her an pişman olacağımız şeyler yaşamaktayız ve bunlardan ders çıkarmaya bile vaktimiz yok telaştan.
Arabalarımız hızlandı, duygularımız hızlandı... Uzaklara hızla eriştik, herşeyi başardık sandık... geliştik sandık ama lakin yanılmadık mı?
biz bizi unuttuk... Biz bu hız içinde savrulup dururken yaşamayı unuttuk. kendimizi öyle bir girdaba sürükledik ki yaşamayı unuttuğumuzu bile hatırlamaya vaktimiz yok telaştan. telaş mevsiminde aşk mı?... şimdi aşklar süresi kısaltılmış dozu arttırılmış halde, organik olmaktan uzak, yapay bir yiyecek gibi... tatsız lezzetsiz, sadece yaşamak için yaşanır olmuş telaştan. Sessizliğimle Dans

istanbul