27 Eylül 2018, Perşembe
![]() saat: 13:09
![]() Upuzun miskinlik döneminin sonunda işe geri dönmek gerçek bir zulüm oldu. Sabahın köründe uyanmak, ofise gelip aslında hiçbir manası olmayan meşgalelerle ömrünü yemek, günden geriye kalan azıcık zamanı en faydalı şekilde kendine ayırıp, ertesi gün aynı tırrrrışkadan rutine girmek... Ormana kulübe yapıp delirmişler gibi yaşayasım var. Herkesin aksine, Mr. Blue Sky dinlerken o kadar da mutlu olmuyorum galiba. Hatta enerjik bir melankoliye sebep oluyor. Livin' Thing oynaklığı yok. İki aydır falan, haftasonlarını saymazsam neredeyse her gün çizim çalışıyorum. Benim gibi bir sıkılgan portakal için inanılması güç bir azim. Sanıyorum bunun en büyük nedeni, aha becerebiliyorum! diyebildiğim noktadan hala çok uzak olmam. Ayrıca çizmeyi öğrenirken, en basit çizgiyi bile çekemiyor olduğumu fark edince; mangaları, çizgi romanları ve çeşitli resimleri daha dikkatli izlemeye başladım. Verilen emeği artık öylesine çok takdir etmeye başladım ki, "aferim len, bu konuda cehaletinden arınmışsın biraz" diyorum. Kendime çizerden daha çok pay biçip, öve öve bitiremiyor olma halimi de psikologlara inceletmek lazım. Yaş ilerledikçe ruh hayvanım, tembel hayvan'dan başka bi hayvana kayar diye düşünüyordum. Oysa ki bu düşünüşlerim, düşünüş olarak kalmaya devam etti. Hatta artık miskinliği belirten cümleyi o kadar çok söylemişim ki, arkadaşlarım arasında en bilinen lafım, "uğraşılmaz, sikerler" olmuş. Haksız mıyım len? Onu yapacağıma, yatay konumda bacaklarımı uzatırım. Hala ilk günmüş gibi seviyorum. "He gripped his hands Round her middle so small And he kissed her red ruby lips" | ||
|