20 Mayıs 2019, Pazartesi
saat: 14:30


Balıklardan aslında sadece bir tanesinin adı vardı. Spotty. Kendiliğinden bir addı, diğer ikisi birbirine benzeyen gümüş rengindeyken, bunun benekleri vardı. Benek aklıma gelen ilk kelime değil. Yine de ben onları İzel Çelik Ercan ya da Armin'e de kültürümüzü tanıtmanın bir yolu olarak Mustafa Kemal Atatürk isimleriyle çağırmayı önermiştim.

Balıklardan biri sürekli filtrenin altında kalıyordu.
Sanırım ölecek demişti B. Spotty değil, gümüş renginden biriydi.
Dün sabah her yere baktım, balık yoktu.
Armini çağırdım, galiba balık ölmüş.
Nerde dedi.
Bulamıyorum, Çelik ve Ercan yemiş olabilir.
Armin yüzüme baktı. Belki ölmemiştir dedi.
Aslında ceset yoksa cinayet de yoktur dedim.
Sonra, İzel'in-Mustafa- Kemal-Atatürk'ten birinin 19 Mayıs'da ölmesini saçma bulduğum için isim değişikliğine gittim-tuhaf bedenini filtrenin arkasında hareketsiz buldum.
Bir müddet akvaryumun önünde oturdum.
Balık dikine ölüydü.
İnsanların yatayına ölmesini anlarsanız bu garibinize gitmez.
Burada Armin dedim. Çağırdım, gösterdim ona.
Bugün ay tutulması gibi bir şey vardı, en çok babanın burcu etkilenecek diyordu Susanna Miller. Git babanı çağır dedim.
Babasına balığın cesedinin bulunduğu haberini verdi.
Ah dedi İngilizim.

Diğer iki balığa baktım, bizden birine olayı haber vermek akıllarına gelmemiş miydi acaba?

Gerçi son zamanlarda verdiğimiz yemeklerden pek memnun değiller.

Nasıl alacağız dedim B'ye.
Armin, oltayla alalım dedi.
Oltaya gelmesi için canlı olması lazım dedim. Ölü bir balığı kimse kandıramaz.

Ne yapalım dedim Armin'e, ona bir şey söylemek ister misin?
Bir kart yaz dedi bana. Arzuhalci oturdum, yazdım dediklerini.

Dear Fish , I am sorry that you are dead and hope you will come back one day.

O an bir şeyler lazım. O an çocuğun yıllar sonra psikiyatristde oturmamasını sağlayacak durum yumuşatmaları lazım. O an, moment, kalacak, hepimiz için, biliyoruz. Ama ben hiçbir şeyden emin değilim.
Actually dedim, he will never come back. That's the shit part of death otherwise it's acceptable.

Baktı, sindirdi. Ama dedim, eşkiyayı bilmiyorsun sen daha, izleticem sana sonra, arı olacak, ağaç olacak bu balık. Yine gelecek. Ben buna inanıyorum dedim.

B, mutfak maşasıyla dikine balığın belini kavradı.
Ben dün pazar'dan aldığımızda içinde üzüm olan poşeti getirdim.
Su koydum önce içine, sonra anlamsız geldi.
B balığı çıkardı, torbaya doğru uzattı. Hala yaşıyor mu o dedim. Neden öyle kıpırdanıyor. O değil, benim ellerim titriyor dedi hassas B.

Balığın karnı tarafında bir parmak kalınlığında bir yanık izi vardı. Öldükten sonra olduğunu, filtreden yandığını düşündüm. Torbaya attık.
Armin bakmak istedi, ona kendim bakmadan gösterdim.
Bye bye fish.
Torbayı aşağı inip bio çöpe attım.

Eve geldik.
Üç kişilk ailelerde sık sık peyda olan kim önce ölecek bulutları geldi, pazar günü kasveti geldi.

Çok depressif bir balıktı dedim B'ye.

O da balıkların Kurt Cobain'iydi dedi.

Bu üçlünün Kurt Cobain'i bendim.
Ben ölürsem beni çöpe atmayın dedim.

B, Balık sesini taklit ederek(?) I am so depressed, its ok to eat fish cause they don't have any feelings dedi.

Güldük.
Üzüldük de.






istanbul
hosting