05 Ağustos 2019, Pazartesi
saat: 16:11


hangi dağın ardında bıraktığını bilmeden eski basit sevinç ve özlemlerini ve hayattan beklentilerini, bitmek bilmez bir çaba ile durmadan ve yorulmadan kendinden ve kendi gerçeklerinden kaçarak, eskiyi yakalamaya çalışıyordu. her gün bir kez daha yemin ediyor, kendini frenleyebileceğini düşünüyor, ama ne zaman gözlerine denk gelse, bir daha sil baştan başlıyordu her şey.
tek istediği eski basit yaşantısına geri dönebilmekti. bu yüzden nefret ediyordu zaman zaman ondan. suçu olmadığını bile bile, istemsizce nefret ediyordu. olmadık bir son bahar günü hayatına girmesinden, bir anda oturaklı kalbindeki çocuğu yeniden uyandırmış olmasından, orta yaşlarında iken, bir anda kendisini 20 li yaşların özlemine itmesinden.. sebebi ne olursa olsun ondan nefret ediyordu.
ama bir türlü anlamadığı, anlayamadığı, nefret ettiğini sandığı bir insanı gördüğünde hayatındaki en güzel şeyler bile keşke hiç olmasaydı diyecek raddeye nasıl gelebildiği idi.
keşke taptığı tapındığı hiçbir şey olmasaydı, keşke sorumlulukları olmasaydı da, bir gün elinden tutup kaçırabilseydi onu.
bazen kabul ediyordu birazcık, onun da kendisine boş olmadığını. o zamanlar güneş farklı parlıyor, yağmur ayrı yağıyor, toprak daha güzel kokuyordu. sanki o zamanlarda yüreği tembel bir pazar günü baharın yaşama ve doğuma dair tüm kokuları etrafta salınırken bulutların arasına kendisini bırakmış bir kuş kadar özgür hissediyordu.
ta ki, hayallerinde bile ilerideki dağları aşıp nehirleri geçecek kadar özgür olmadığını fark edene kadar sürüyordu bu dinginlik hissi.
sonra işte, gündüz rüyalarında bile, sorumluluklarını fark edip böyle hayalller kurmaya hakkı olmadığını düşünüyordu.
hak da değil, hayal kurmanın bile ihanet olduğu bir gerçeklik içerisinde karşısına çok sonradan çıkmış bir kadına duyduğu nefret dolu aşkla kendi içerisinde her gün her an ve her saniye kavga ediyordu.

istanbul
hosting