17 Eylül 2019, Salı
![]() saat: 16:44
![]() Musluk damlatıyordu. Contasının değişmesi gerekiyordu. Contanın Almancası nedir? Vana nerde? Basit bu iki sorudan biri sürekli cevapsız kaldı. Levo geldi. Levo gelirken, gecelere niyetliydi. Niyeti gözlerinde gördüm ve artırdım. Levo 4 gün parti yaptı, ben 1 gün. İkimize de bir tiksinme geldi gecelerden. Levo, uyumadığı beşinci gün, contalarımızı değiştirmeye karar verdi. Ortalama 1 saat uyumuştu ve...Bilmiyorum, Levo insana elinden gelen tüm yardımı yapmak ister. İş nasıl olduysa contadan, musluğun toptan değişimine vardı. Gidip malzemeleri aldılar. Saatlerce uğraştı. Olmadı. Allahın belası pas her yeri sarmıştı ve Levo, artık damlamayı bırak, kullanılamayan bir lavaboyla bizi baş başa bırakıp İrlanda'ya, tekne bakmaya gitti. Biz vanayı havlu astığımız yerde bulduk. Her gün karşılaşsak da bir vana olduğundan haberimiz olmadığı için bu kez saygıyla kapattık. Ellerimizi banyo küvetinde yıkadık. İnternetten Türk bir usta bulduk. Gelmeden önce whatsupptan fotoğrafları gönderdik. Bende whatsupp yok dedim. Eşiniz dostunuz da mı yok dedi. Eşim var, akşama fotoları atarım dedim. O da Pazar gelebilirim dedi. Salim usta pazar günü Günaydın:) diye whatsupptan mesaj attı. "Günaydın ustam bekliyoruz diye cevap yaz" dedim Benciğime. Kalktık, poğaça, çay yaptık. Ustam geldi. Ustam kısacık ve şişman. Şişman derken, o musluğu tamir ettiği sırada yere oturduğunda bizim götümüz onun yüzüne değmeden geçemeyiz demek. Bir sıfat değil, ismin kendisi. Durumun daha da vehameti. Kulaklarında ve konuşmasında da sorunlar olsa da, ilk andan ısındık birbirimize. Hoşgeldin ustam dedim. Oturdu bir heves. Tak tuk. Bakar mısınız, isminizi unuttum. Ceylan, önemli değil. Efendim? Ceylan. Ha. Bu da kırık. Elimde kaldı. Sizde bunun yedeği var mı? Yok. Bit pazarı var mı etrafta? Bit pazarı mı? Efendim? Bit pazarı mı? Yok. Olmaz, yarın gelicem ben, gelmeden Hellweg'den alırım. Olur öyle yapalım. Çay koydum. Efendim? Çay koydum. Adınız neydi? Ceylan. Çayı içerken hep musluğu düşündü. Gitti, öğlen aradı. Ben bit pazarı buldum, aldım malzemeyi geliyorum. Geldi. Tak tuk. Aldınız mı, size de zahmet oldu. Bakalım olcak mı? Olmuyor, büyük galiba. Keşke yarın normal yerden alsaydınız. Efendim? Olacak mı diyorum bu sefer? Olmalı, çok çürümüş. Ne yapacağız Leyla Hanım? Ceylan. Efendim? Olmadı. Pazartesi yine geldi. Sabah 7.30'da. Gene tak tuk. Oldu, bakar mısın, bir göstereyim de hanımefendi. Bakayım. Oldu gibi. Bu akan ne borudan? Ordan geri tepiyor su, akıyor. Siyah su bu? Efendim? Su siyah diyorum. Olmuyor bu, ilk kez başıma böyle bir şey geliyor. Üzmeyin kendinizi. Gitti. Para da almadı. Akşam tekrar aradı, benim aklıma bir şey geldi. Gelebilir miyim? Yok bir silikon tabancasıyla deliği kapattık dedim. Hay allah, hiç içime sinmedi dedi. Olsun dedik... . | ||
|