13 Aralık 2019, Cuma
![]() saat: 15:33
![]() Bu hafta Armin'i ve Yves'i sirke götürme sırası bendeydi. Kita'ya gittim, henüz tiyatrodan dönmemişler, beni metro çıkışında bekleyeceklermiş. Armin'in bisikletini aldım, çocuk bisikletini sürerek götürmenin tek yolu bel fıtığı olmak. Metroya kadar 10 dakika ittim. Herhalde basınçtan acayip çişim geldi ama çocuklar da çabuk geldi. Armin bisiklete atladı, Yves ile yürüdük biz de. Yves'in annesi aradı. Yves'i önce tuvalete götür dedi. Bu ara hatırlatmak gerekiyor. Metrodan aldım onları dedim, sirkte girerler tuvalete. Sirkin tuvaletleri ekolojik ve dolayısıyla çok kirli. Armin efendi gibi girdi, yüksek klozete oturdu. Yves sen de gir, annenin talimatı var dedim, hayır dedi. Ben de girmek istemedim. Yves ile ben tehlike hattındaydık. Armin rahattı. Ayak pedalına 10 kere basarak, az biraz su döktü. Çıktı. Çocukları sirke bırakıp yürümeye başladım. Etrafta her yer LGBT bayrağıyla dolu olduğundan acaba LGBT değilim diye beni dışlarlar mı diye bir kafeye de giremedim. Sirke döndüm. Çocukları aldım, eve kadar idare edemeyeceğimi geç anladım, tuvalete girdim ama yetişemedim. Upuzun paltom vardı. Tuvaletten çıktım, Armin parka gitmek istedi. Donuma kadar sidik içindeyim Armin dedim. Bir ebeveyn gibi yüzüme bakarak eve gidince hemen yıkanmalısın, gidelim dedi. Yavaş sür bisikleti dedim. Yine de biraz önden gitmesini anlayışla karşıladım. | ||
|