04 Nisan 2020, Cumartesi
![]() saat: 18:22
![]() Güncem kendi düzenini icat etti. Ne zaman yazdığıma bakmadan istediği yere koyuyor güncemi. Böylece zamanın kırılışında son 3 basamak da tamamlanmış oldu. Büyük bir ağırlıkla uyandım. Bu şımarıkça tabiri hiç uyuyamayan insanlardan falan özür dileyerek yazıyorum. Ama uyandığımda Sisyphos gibi, virüs başlığı altında virüsten başka her şeye benzeyen o karışık pdf word dosyalarıya dolu kazan dairesini sırtımda taşımış, yorulunca da tuttuğum gibi rüya aleminden sehere getirmiş gibiydim. Uyanmam saatler sürdü. Elektrik süpürgesi eylemini gerçekleştirdim ve çamaşır suyuyla çamaşırları yıkadım. Benciğimin pazardan getirdiği her şeyi yıkadım. Simitlerin üzerine öksürmüşler midir diye düşünmeden onları yıkamadım. Bu zaman en çok biz pasaklıların karakterlerinde onulmaz yaralar açtı. Revertising maskemi yaptım ve saçlarımı ördüm. Dedesini/Babamı arayıp satranç izlettik. Karanlığım onlara geçmesin diye Skype kendini patlattı. My only friend Skype. Altyazılarda Katar'ın en ünlü oyuncusuna Arapların dünyadaki misyonu ne diye sorulduğunda Arapların misyonu dünyayı harap etmek diyip gülüyor. Damage the world diye çevirmişler ama Türkçe aslında Arapça olduğu için ben doğrusunu anladım. Bartu Ben'i izliyorum kardeşimin Blu Tv kıyağından. Çok sevdim. Altyazıları senaryodan daha iyiydi. Danslarımı Final Cut görmüyor. Armin dün biraz hastaydı. Aynı saatlerde 2 gün karnı ağrıdı ama tabletine oyun yüklendiğinden beri hayat bağları kuvvetli. Ben satranç öğrenmeye çalışıyorum. Savunmadan öteye geçemedim. Derdim yemek değil de ilerlemek ama dağınık bir yönle gibi. Satranç üzerine düşünürken aklıma Stefan Zweig geliyor. O bilirdi. Memleketinden uzakta ölmek, memleketi bir daha göremeyeceği fikrinin ateşlediği o kendi kendine ölmek, ne zordur. | ||
|