23 Nisan 2020, Perşembe
![]() saat: 15:11
![]() BUGÜN 23 NİSAN ERKEN KALKIN ÇOCUKLAR 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu olsun! Ama neden kutlu olsun? Önce aşağıda Ulu önder Atatürk’ün Nutuk’undan alıntıyı veriyorum. “ Samsun'daki Subaylar Sözde Padişahı Tutuyorlarmış (…) Bolu ve çevresi Komutanı Mahmut Nedim Bey'in, Düzce'den yazdığı 9 Nisan l920 günlü şifresinde de, 8 Nisanda Adapazarı'nda Kuvayi Milliye'ye karşı gösteriler yapıldığı, Hendek ve Adapazarı arasındaki telgraf ve telefon tellerinin kesildiği ve Düzce Abazalarından tarafsız kalanların da karşıcıllara katılmak üzere yola çıktıkları anlaşıldı. Hendek ile Adapazarı arasında, Mudurnu suyu üzerindeki büyük köprünün yıkılması dolayısıyla, ulaşımın durduğu da anlaşılıyordu. Bu haberler üzerine, Geyve'de bulunan Yirmi Dördüncü Tümen Komutanı Mahmut Bey'in dikkati çekildi. Nevşehir'de de, Nevşehir Kaymakamı Nedim Bey'in başkanlığı altında Tealii İslam Cemiyetinin bir şubesi kurulmuş. Verilen raporda, Cemiyetin en karıştırıcı üyelerinden sekiz kişinin Niğde'ye getirildiği bildiriliyordu. Bu Cemiyetin üyeleri: "Padişahtan başka hiçbir güç tanımayız. Kuvayi Milliye'yi dağıtmak için malca, bedence bütün gücümüzü harcamaya ant içtik." diyorlarmış. Her gece toplanıyorlarmış. Bunların ileri gelenleri, Niğde'deki Tümen Komutanının gönderdiği bir birlikçe tutuklanmış. Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplanıyor Baylar, bu gibi olaylara bundan sonra geniş ölçüde rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız günlerde bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp Nallıhan, Beypazarı üzerinden Ankara'ya yaklaşacak gibi görünen gericilik ve ayaklanma dalgaları olmuştur. Ben, bir yandan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken bir yandan da, Ankara'da toplanmakta olan ve genel durumu henüz gereği gibi bilmeyen milletvekillerini, korkulu olaylar karşısında bırakmamak ve bu gibi olayların ortaya çıkmasıyla Meclisin toplanamaması gibi uğursuz olasılıkları önleme çarelerini düşünüyordum, Bunun için, Meclisin açılmasında pek çok tezcanlılık gösteriyordum. Sonunda, gelebilmiş milletvekilleriyle yetinerek Meclisin, Nisanın yirmi üçüncü Cuma günü açılmasına karar verildi. Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 günü yaptığım bildirimi, o günün duygu ve anlayışına ne denli uymak zorunluğu bulunduğunu gösterir bir belge olması bakımından, olduğu gibi bilginize sunmayı uygun görüyorum. (…) ” İşte bu yüzden 23 Nisan kutlu olsun. Gericiliğe karşı, biat kültürüne karşı ulus olma bilincinin, egemenliğin millete geçmesinin zaferidir. Yani bugün sadece çocuk bayramı değil, birilerinin ağzına almaktan korktuğu Ulusal Egemenlik bayramıdır. Atatürk’ün geçmişin karanlık döneminin tekrarlanmaması için gelecek nesiller olan çocuklara armağanıdır, egemen ulus çocuklarının, cumhuriyet çocuklarının bayramıdır. Ancak bugün CHP belediyelerinin güçlü olması sebebiyle Atatürk’ü sevme yarışına girenlerin daha dün yüzde 60 çoğunluğa güvenerek 29 Ekim 2011’de Cumhuriyet Bayramını yasaklamalarını ve 29 Ekim 2012’de Cumhuriyet Bayramı gösterilerine kısıtlama getirmelerini, yürüyüşleri ve toplanmaları yasaklamalarını - bir gün milli bayram kutlamalarının sivil itaatsizlik kapsamına girebileceği kimin aklına gelirdi ki – ve 19 Mayıs 2012’de 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamalarını sadece okullarla kısıtlamalarını, sırf içinde Atatürk ismi geçtiği için sanat binalarını ve havalimanlarını yıkmalarını, bugün bu bayramın yaşanmasına vesile olanlara “ayyaş” demelerini, hatıra parası deyip fetöcülerin Türkçe Olimpiyatları savsatası için bir milyon adet 1 Türk Lirası’nın Atatürk olmadan basılmasını – ki bu paralar hala tedavülde – ve daha nicelerini unutmadık. Tüm bunlara rağmen bugün hala unutturamadıkları 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı en yürekten duygularımla kutlarım. saat: 21:35 ![]() SICAKTAN Ağustosun başları, saat öğleni biraz geçmiş, güneş tüm araziyi kavuruyor. Rüzgar esmiyor. Her zaman cır cır öten böcekler bile yok ortalıkta. Güneş sıcağını sessizlikle besliyormuş gibi korkutucu bir hava. Etrafta gölgesine sığınabileceğim ne bir ağaç var, ne bir kaya parçası. Yol önümde öylece uzanıyor. K... vilayetine varmak için daha iki saat yürümem gerek. Terden sırılsıklamım. Ayaklarımı sürüyerek yürüyorum. Yerden kalkan toz boynuma-gerdanıma yapışıyor. Tozla sıcak daha da çekilmez oluyor. Ah biraz su olsaydı! Köyü hayal ediyorum. Derenin içinde dedemin kayasının üstünde uzanmışım, ne zaman yanacak gibi olsam suya giriyorum. Keyfe bak be! Dedemin Kayası adını bu taşa babamla amcam vermiş, babamızın dedesi Hüsnü Recep dede yazları bu derede bu kayada epey vakit geçirirmiş. Şimdi bütün köy orayı belirtmek için Dedemin Kayası der. Su olmasa da su hayalinden yerde jip lastiklerinin açtığı izler getirdi geriye... | ||
|