13 Temmuz 2020, Pazar
saat: 05:18
Brüksel'de çok içtikten sonra bir gece Ioannis ile şehri yürüyerek turlamıştık. Kim bilir neler anlatmıştım... Hiçbir şey hatırlamıyorum. Kendisi annesinin Aşk-ı Memnu izlediğini anlatmıştı, bu durumdan çok memnun değildi. Zaten bir şeyden memnun olmadığı zaman hemen belli ederdi. Ayasofya vakasından sonra Ioannis aklıma geldi, kesin çok iyi incelemiştir ve basını çok yakından takip etmiştir dedim. Göte girmesin diye uzatmıyorum. Onun ailesi İzmir'den Selanik'e mübadele ile göçmüştü, bizim anne tarafı tam tersi. Selanik hub idi gerçi, aslında Osmanlı'nın Kosova vilayetine bağlı bugünün Makedonya'sındaki Kalkandelen'den önce Selanik'e sonra İstanbul'a gelmişlerdi. Baba tarafı ise görevli olarak gönderildiği İşkodra'dan Arnavutlar bağımsızlık ilan edince Bursa topraklarına kağnılarla göçmek zorunda kaldılar. Babaannemin babası Kuleli'deyken kaçıp Atatürk'ün ordusuna katıldı. Bunu duyan Yunan askerleri babaannemin babasının babasını evinden kaçırıp esir olarak Kos'a götürdü. Sonra orada öldürüldü, mezarı yok. Ruhu şad olsun, güzel insanlar örselendiler ve ne berbat hayatlar yaşadılar. Bizler unutmadık ama kin gütmedik. Yurtta sulh cihanda sulh olsun dedik. Ioannis de öyle biriydi. Kendisi geçenlerde bir Linkedin paylaşımımı beğendi, sanırım biraz da o yüzden hatırladım kendisini. Bugün ben de bir paylaşımını beğendim. Aslında Ayasofya ile ilgili mesaj vermek istedim. Doğrusu konuyu çok yakından takip etmiş olmalıydı. Türkiye'yi öyle yakından takip ederdi ki bazen ajan olduğunu düşünürdüm. O akşam kapımın önüne kadar beni bırakmış, sonra da beni öpmüştü. Annem eve geldikten sonra "kimdi o adam" diye beni ne terslemişti. Kadındığıma hakaretti. Ioannis ilerleyen günlerde çok zorladı. Gerçi bütün sene çok zorlamıştı ama ben aklıma koymuştum Türkiye'ye dönecektim. Genel olarak çok zorlardı. O gecenin ertesi beni defalarca aramıştı, ben açmamıştım. Sonra arkadaşını araya sokup benimle görüşmeye çalışmıştı. Ben gelmeyince bir de üstüne özür dilemişti yeterince üzerime gelmediği için. Daha ne yapabilirdin ki Ioannis. O sene senden kaçtım, herkesten kaçtığım gibi. Brüksel'deki anlamsız Türk kompleksim yüzünden bir an evvel Istanbul'a kaçmak istedim. Kaçtım. Sonra bir daha görüşmedik. Güzel insandın mübadele çocuğu. Hep siyaset konuşmak isterdin, bana Balyoz'u filan sorardın. Ben korkup cevap vermezdim çiçeğimi de içeri almasınlar diye. Öyle de paranoyalar yaşadık biz. Ama bana olan sevgin - her ne kadar güzel bir kadın karşısında bir erkeğin duyduğu o ilkel sevgi ile sınırlı ise de - bana geçti. Sevgin bana geçti yani bak seni hatırlıyorum. Hayatım boyunca hep nasılsa bir daha yurt dışına taşınacağım diye düşünüp eninde sonunda yeniden yurt dışına gittim. Yine öyle bir his var ama yaşla mı yoksa genel olarak hayatımdaki görece başarısızlığımla mı ilgili bilemiyorum: artık Tanrı benimle ilgilenmek zorunda değil gibi hissediyorum. Belki de inancımı yitirdiğim için artık başarılı olamıyorum. *** 26 Haziran 2012 tarihli güncem Yok o değil, günün sonunda "ciddiyetsiz" olan adamı seviyorum. Gönlüm ciddiyetsiz olana meyletmiş. Saf olana, bebe olana, nasıl davranacağını bilmeyene, mahallenin temiz oğlanına. An itibariyle P'nin fotoğrafına bakarken fark ettim. P'yi epeydir görmüyorum, görmemek için çaba gösterdim. Şimdi kendisini özlediğimi fark ettim, garip geldi. Çünkü özlemek gibi bir huyum yoktur. Neyse efendi, oturmuş insana değil de salak olana meylediyorum. Yok bu gerçeği kabul edemeyeceğim, nitekim öyle değil. Şimdi I'yle buluşmamak için tüm gün telefonum sessizdeymiş numarası yaptım. Birkaç saat sonra topluca yemeğe çıkılmış, ona çağırdı. Sabah görmüş numarası yapacağım. Sabah iyi yolculuklar dileyeceğim. İyi insan çünkü, efendi bir insan evladı. Bir de ben zamanında P'yi defalarca atlattım. Sonra P'nin hiç tepki vermemesi güzeldi. Israr etmiyordu. Sonra alkol alınca velet gibi içini döküyordu. P koca bi bebek ve ben P'yi tercih ederim. Bu böyle. Meğer Colin Firth karakterinde adam istemiyormuşum. Olgun insanların yanında tehdit altında hissediyorum. Ya aslında P'ye meylediyorum hiç diyemem. Çünkü P'ye hiçbir zaman aşık olmayacağımı da biliyorum. Sıkıntı oradaydı zaten, kendisini ciddiye almam mümkün değildi. | ||
|