05 Kasım 2020, Perşembe
saat: 17:56


Mücver ihtişam dolambaç

Nevzat ve Ayten kahvaltıdan sonra bir konuda uzlaşmaya çalışıyorlar. İkisinin yüzünde de muzur bir ifade var ama onları tanımayanların gözünden oldukça ciddi oldukları söylenebilir.

Ayten:“Kararlısın yani?”

Nevzat: “Evet bu sefer çok kararlıyım.”

Ayten: “Bunun böyle olacağını biliyordum. Umarım çok zarar görmeyiz. Aslında önce hep seni düşünürüm bilirsin.”

Nevzat: “Bana güven lütfen, ne yapıyorsam ikimizin mutluluğu için. Biraz keyiflenmek bizim de hakkımız.”

Büyük kararının arefesinde Nevzat ikircikli adımlarla mutfağa yöneldi. Buzdolabını açtı. Sebze bölmesinden kabakları çıkardı. Eşi Ayten üzgün görünüyordu. Nevzat’ın kararlılığını iyi bilirdi. Kafasına koyduğunu yapmak için elinden ne gelirse ardına koymazdı Nevzat; bu noktadan sonra olabileceklere yani sonuçlara odaklanmıştı artık Ayten, başa gelen çekilecekti.

Nevzat geçmişi düşünür. Yani Nevzat gün içinde en az bir kaç saat geçmişte kalan kendince ihtişamlı günleri hatırlamak ister. Ayten’e göre bu ona iyi gelir. Aslında bugünü de eğlencelidir Nevzat’ın ama geçmişin muhteşemliği ona romantik gelir işte, albenisi yüksektir. Nevzat geçmişiyle konuşmaya bayılır. Geçmişi eski bir dostudur ancak her gün devam eden konuşmalarıyla yeni bir arkadaşıdır da, bu yenilik hissi olmasaydı Nevzat dokunmazdı geçmişine diye düşünür Ayten. Ayten Nevzat’ı bu konuda rahat bırakır.

Nevzat’ın kafasının içi: “Dereotunu, maydanozu ve taze soğanı ince ince doğrardım, hey gidi be. Hazırladığım kabakları rendenin büyük gözenekli kısmı ile rendelerdim. Rendelediğim kabakları da sıktım mı suyunu çıkartırdım. Gencecik adamdım, emekli de olmamıştım daha. Karıştırma kabına yumurta, zeytinyağı, tuz, karabiber ve kekik de eklerdim, evet bütün malzemeler bunlardı işte. Canım çok çekerse bir dilim peynir ezerdim, ezineyi ezdiydim aynen. Sonra at kızgın tavaya bekle.”

Ayten geçmişi düşünür ama belli etmez. Nevzat’a göre Ayten ilerlemeci, gelecekçi bir insandır. Bugünlerle de işi yoktur, o hep geleceğe yatırım yapar. Bugün yemez biriktirir. Biriken şey her ne ise gelecekte lazım olur. Oğulları Ayzat Ayten’in çabalarıyla Amerika’da yarı burslu okuyor. İş Nevzat’a kalsa Ayzat rüyasında görürdü Amerika’yı. Ayten hesapçıdır, bir aileye en az bir hesapçı şarttır. Hem Nevzat sağlığını da Ayten’e borçludur. Aileden miras kalp rahatsızlığıyla da Ayten sayesinde baş edebilmişti. Ayten’in büyük kozu Nevzat’ın kolestrolü, kalbi… Nevzat iyi polis, Ayten kötü polis. Kartlar böyle dağıtılmışsa demek.

“Bak Ayten, hiç dolambaçlı yollara sapmadan söylüyorum. Çok seveceksin, tıpkı eski günlerdeki gibi olacak. Yine sadece ikimiz yaşayacağız bu anı.”

“Nevzat kaç yaşına geldin Allahaşkına biraz yaşıtların gibi davran, hala macera peşindesin. Aklını bozduğun işlere bak.”

Ayten bu sözleri söyledikten sonra açık bilgisayardan skype aramasının sesini duydular. Oğulları Ayzat arıyordu, ikisi de doğruca birbirine baktılar. Heyecanla bilgisayarın başına geçtiler.

Nevzat: Canım oğlum, iyi ki aradın çok özledik seni.

Ayzat: Canlarım ben de size çok özledim. Çok vaktim yok kütüphaneye gitmem lazım bir beş dakika sonra ama gitmeden yüzünüzü göreyim istedim. Ne yapıyorsunuz?

Ayten: Napalım oğlum baban yine ipte cambazlık yapıyor. Beni de ikna etmeye çalışıyor.

Ayzat: Ne cambazlığıymış bu? Baba neyin peşindesin yine?

Nevzat birden 13 yaşına geri döner, suçlu gözlerle önce önüne bakar. Sonra birden cesaretlenir ve kararlılıkla:

Nevzat: Fırın değil, kızartma mücver yapacağım.

etyen.


istanbul
hosting