21 Aralık 2020, Pazar
saat: 03:54


insanin kendini kontrol etmesi, yasadiklarini kontrol etmesi degildir. yasadiklarindan nasil etkilendigini secmesidir. ornegin siz kontrol altinda yasiyorsaniz, bu sizin yuzunuzun kizarmayacagi ya da heyecanlanmayacaginiz anlamina gelmez. bu ancak bu olay normallestiginde olabilir. ancak onemli olan, sizin yuzunuz kizarsa da ya da heyecanlansaniz bile yapacaginiz seylerin degismemesidir.

yani sinirlendiniz diyelim. sinirlenmemek ya da aci cekmemek diye bir sey yok. olay, davranisinizin sinirinizle sekillenip sekillenmedigi. surekli "dogru olduguna inandıgımız" seyi yapmaliyiz. en onemli sey o. "reason" denebilir buna.

bu da tabi ha deyince olmuyor.

budizmin olayi aslinda non-violence ve compassion. yani siddete ve nefrete kesinlikle karsilar. herkesi sevmek ve onlara karsi guzel duygular beslemenin gerektigine inaniyorlar. ve buna gercekten inaniyorlar.

buna inanmamiz bizi sinirlenmeyen bir insan haline getirmez. ancak sinirin bizi kontrol etmesini engeller. sinirin icimizde nefret olusturmasini engeller. nasil mi? hmm..

yapmamiz gereken ilk sey, neden sinirlendigimizi anlayabilmemiz. ancak bunu yapabilmek icin sakin kafa sahibi olmaliyiz. sakin olmaliyiz. peki bunu nasil basaricaz? calisarak.

meditasyonun birinci asamasi tam olarak bu. farkindalik saglayarak, nefesimize odaklanarak, sukunetimizi saglamak. sinirlenmiyorum demiyoruz, sinir yok demiyoruz, boyle degil. sinirli oldugumuzu kabul ediyoruz - ancak bunun bizi etkilemesine izin vermiyoruz. cunku biz icimizde sinir bulundurdugumuz kadar hosgoru ve anlayis da tasiyoruz. sinirimiz, o duygumuz bizden daha guclu degil. bizi ele gecirmesi ancak biz izin verirsek mumkun olur. eger bunun farkinda olursak, bizi ele geciremez.

bu farkindaliga sahip olmak icin okumak yetmez elbette. meditasyonun amaclarindan biri de bu. bizim konsantrasyonumuzu gelistiriyor. konsantrasyonumuz guclendikce de nefesimize daha iyi odaklanabiliyor ve bizi sinirlendiren sey yerine nefesimize odaklanabiliyoruz. zaman her durumda iyi geliyor. nefesimze ya da bizi sinirlendiren seyin disinda baska bir seye odaklandigimizda da bir sure sonra o sinirin etkisi (firtina gibi dusunelim) azaliyor.

ikinci asamasi ise, oturup derinlemesine dusunmek. neden sinirlendigimizi dusunecegiz. bu konudan konuya degisecegi icin ornek vermek zor. ama genellikle bizim temelde dusundugumuz bazi seyler var ve ona uymuyor. bu uymamayi kabul etmiyoruz biz. kabul etmek istemiyoruz. kendi dogrularimizin gerceklesmesini istiyoruz. e bu da sorun yaratiyor tabii.

eger karsimizdaki insan bizi sinirlendirdiyse, o zaman o insanin bunu neden yaptigini da dusunebiliriz. mutlu bir insan karsisindakini bilincli olarak uzer mi? uzmez. demek ki karsimizdaki insan da aci cekiyor bi yerde. ha bu acisiyla ne yapacagini bilmiyor muhtemelen. bu ona acimamizi gerektirmiyor. ama o insanin da herkes gibi mutlu olmak istedigini fark edersek ona karsi bir sefkat duyabiliriz. zira eger bu insan da mutlu olmak istiyorsa, ancak acisini nasil yasayacagini bilmiyorsa - onu suclamakla neyi kazaniriz? ya da ona kizarak kendisine gelmesini saglayabilir miyiz? kendi tecrubelerinize bakin ornegin. basarabildiniz mi boyle bir sey? sanmiyorum.

sevdiginiz bir insan uzuldugunde siz de uzulursunuz degil mi? bu da bir nevi suffering'tir. lotus ciceginin acmasi icin, camur gerekir. bu ikisi her zaman beraberdir. var olan her sey birlikte var olur o yuzden hic aci cekmeyeyim hic sikinti cekmeyeyim ve hep mutlu olayim diye bir sey soz konusu degil. iste bu sevdigimiz insanlarin uzulmesine uzulmemiz, bir suffering. ama bu suffering ile biz ne yapiyoruz? o sevdigimiz insana yardim etmek istiyoruz, sariliyoruz ona kocaman simsiki. iste bu, o suffering ten (camurdan) dogan bir sevgi (lotus).

amma konustum

istanbul
hosting