27 Aralık 2020, Pazar
saat: 15:58


PAŞA GÖNLÜM - CAN MÜRENİM

Pazar günleri yatağımdan saygımla kalkarım. İkinci adımımda uşağımız Teğmen Mekik Turbu karşılar beni. Birlikte önce puşap sonra sitaplar yaparız. Benim gözlerim kapalıdır, sabah sabah zorlanıyorum zira. Portakal suyum tam kararında ve kararmamıştır. Suyun içinde mutlaka ekstra redokson olur, ne yapayım böyle alıştırmışlar. Banyo almak konusunda tereddütsüzümdür. Yardımcım pürüssüzce hortumla yıkar beni. Keyif alırım. Banyo sonrası saç kurutma makinesi kullanmam. Sinüzit olup birkaç saat hasta gibi hissetmeyi severim. Pazar kahvaltımda mutlaka yumurta piyazı, oreo ve keten tohumu yerim. Oreo benim superfood'umdur, vazgeçemem. Kahvaltı masasında Alman tipi Güzin Abla okumayı severim. Çünkü artık Türk Güzin Ablası yayınlanmıyor ve ben tüm eski Güzinleri okudum. Kahvaltının bitmesine beş dakika kala mutlaka canım sıkılır, pazar sıkıntısıdır bu hemen anlarım. Sokaktan bir adam bulup kovboyculuk oynamamız gerektiğini büyük bir ciddiyetle anlatırım. Adamı ikna etmeden bırakmam ve biz kovboyculuk oynarız. Bu işler hep böyle gelişir pazar günlerinde.

Yapmam gereken bir çok şey daha vardır tatil günlerinde. Yan dönüp bir de böyle Dünyaya bakmak ya da gelincik çiçeği dansı gibi.

Yetiştirilme tarzımın acısını çekiyorum. Paşa gönlüm böyle işte.

etyen.

saat: 20:15

Lüzum selamet öpücük

Oldum olası tamirat işlerinden nefret ederim. Evde bir şey bozuldu mu canım sıkılır, ruhum daralır. Tesisatçı ve usta milletinden de hazzetmem. Bire on katarlar hep. Pireyi deve yaparlar gibi gelir hep. Neyse elimden de gelmediğine göre bozulan musluğun tamiri için çare yok çağıracağız birini. Eşim Aynur bu semtte benden eski olduğu için tanıdığı bir tesisatçının numarasını verdi. Aradım 15 dakika içinde geldi adam işe koyuldu.
“Balta girmemiş conta siyah suya davetiye çıkarır?”diye neşeyle bağırdı muslukçu. “Bir muslukçu atasözü” diye tamamladı sözlerini.
Yaklaşık 2 buçuk saattir mutfak musluğunu değiştirmeye çalışan tesisatçı beyefendinin özlü sözlerine maruz kalmıştım. İş yapmaktan ziyade konuşuyor, çokça da eliyle gösteremediği hüneri diliyle ortaya koyuyordu. Bahsettiği şeyler ağırlıklı olarak tesisatçılık, tıkanıklık, gider sağlığı ve tesisat felsefesiydi.
“Bir musluğun yokluğu bozulduğunda anlaşılır.” dedi şimdi de. Ben de onayladım, haklıydı.
“Bir muslukla musluk olmak, bir çocukla çocuk olmak gibidir. Herkese kendi meşrebince yaklaşacaksın!”
Başımla onayladım, “hı hı”dedim.
“Bakın mesela, bu musluğu arasıra sevmez boynuna öpücük kondurmazsanız size küser. O zaman ne olur? Bütün yük contaya biner. Muslukların hayal kırıklarının cefasını contalar çeker. Cennet contaların ayakları altındadır. Başka conta yok! Herkesin contası kendine, arsız conta kendini darı ambarında sanırmış!
“Fesüphanallah” dedim, bir “hı hı” daha çıkardım.
“Hortumu delik olanın, çocuğu gece altına işer. Dere yatağına ev yapanın tesisatı sapıtır. Sağlam gider sele engeldir. Gidere giderse, kanalizasyon alır götürür. Yeter ki gidere gitsin. Filhakka conta bize her an bir sürpriz yapabilir.”
“Eeeeaah yeter be! Contasına da musluğuna da, sana da başlarım şimdi. Sabrımı mı sınıyorsun kardeşim, 3 saat oldu. Altı üstü bir conta değiştireceksin. Sus da şu contayı değiştir.
“Ben sadece contaları ve hayatı anlatmak istemiştim size, kabalaşmanıza gerek yoktu” dedi ve başını önüne eğdi.
Hayda, şimdi de tesisatçıdan trip mi yedim, ne oldu öyle? Tesisatçının eline ingiliz anahtarı vermişler, tutmuş contasını koparmış. Trip yediğimle kalmamıştım, atasözleri ve deyimler vasıtasıyla zehirlenmiştim de.
“Abi işin açıkçası, ben bunu beceremiyorum. Başarısız bir tesisatçıyım ben. Ama işin felsefi boyutu üzerine çok düşündüm. Halen de düşünüyorum. Gerçekte olan ve olması gereken tesisat ile görüngü tesisat üzerine bir kaç makalem yayınlandı. İlgilenirsen bahsetmek isterim.”
“Ah en merak ettiğim konulardan biridir. Lütfen anlat.” dedim kinayeli kinayeli, anlamadı tabi girdi söze:
“Gerçekten mi, çok sevindim. Şimdi şöyle abi, “Tesisat fenomenolojisi, genel tesisatçılık akımlarında olduğu gibi tesisat-gider ilişkisini konu edinir. Tesisatı en genel anlamda giderin yani sujenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı ve....”
“Defol git kardeşim lütfen. Allahın selameti üzerine olsun. Çık git bu evden, topla aletini edavatını.”
“Abi ikinci kez kalbimi kırıyorsun. Şurada iki çift laf edelim, tatlılık olsun güzellik olsun diye seninle yarenlik ediyordum.”
“Kardeşim ben seni benimle yarenlik et diye mi çağırdım? Senin işin contayı değiştirip, musluğu onarmak?”
Tam olarak öyle değil abi,
Nasıl değil?
Benim şirket sirkülerimde faaliyet konularım arasında conta değiştirmek, gider açmak falan yok.
E ne var peki
Giderden bahsetmek, tesisat felsefesi yapmak, özlü sözler etmek, lüzumsuz konuşmak falan var. Bak göstereyim istersen.
Bunu dedikten sonra cebinden taştan bir tablet çıkardı. Üzerinde büyük harflerle “TESİSAT FELSEFESİ” yazıyordu.
O kadar çok sinirlenmiştim, o kadar çok kan beynime sıçramıştı ki kendimden geçmiş ve bayılmışım.
Uyandığımda eşim Aynur’un yüzündeki telaşla karşılaştım. Ancak uyandığımı gördüğü için yüz kasları bir iki saniye içinde gevşedi.
“Ne oldu bana?”
“Ya biz sana şaka yaptık ama tadı kaçtı sanırım. Sinirden bayılmışsın. Eşeklik ettim ben, çok özür dilerim.”
Bunları derken tesisatçı üçlü kanepede oturmuş, mahçup mahçup gülüyordu. Şairene bir sesle bana döndü.
“Yemek çöpleri giderleri doldurmuş. bir insanı sevmekle başlar her şey, ya da bir contayı sevmekle... Burada her şey bir contayı takmakla bitiyor.”

etyen.

istanbul
hosting