27 Ocak 2021, Çarşamba
saat: 08:20


Rüyamda ölmüştüm. Nasıl öldüğümü sanırım başında gördüm ama hatırlamıyorum. Hepsi bir anda gitti. Uyanır uyanmaz kendime anlatmaya başladım ama şimdi hepsi gitti. Uyanalı 10 dakika bile olmadı.

Mutfakta aile masasında oturuyoruz. Hangi ev emin değilim ama annemlerin son evi değil. Annemlerle yaşamadığım tek bir tane ev var, sanırım orada Feneryolu'ndayız. Masada çok güzel pişmiş scrambled eggs hatırlıyorum. Annem ve babam moral vermeye çalışıyorlar ve en azından gitmediğim için çok mutlular. Tam sesimi duyabildiklerini ancak beni göremediklerini öğrendiğim ilk andayız. Halbuki uzun süre konuşmuşuz ve ölmüş olmama rağmen hiçbir şeyin değişmemiş olması mutluluk vericiydi. Ama maalesef ki artık görünmüyordum ama hala sesim duyabiliyorlardı. Hem de normal bir sabaha uyanmış gibiydik. İletişim kurabiliyor olmamıza rağmen "sesimi duyuyorsunuz ama değil mi" diyordum. Onlar da "her gün çok güzel olacak, sana kahvaltılar hazırlayacağız" diyordu.

Bir yandan görünmez olduğum için dışarıda hiçbir hayatım olmayacak ve hep televizyon izlemek zorunda kalacağım için dehşete kapılıyordum, artık yoktum. Ağlayarak "ama ben 30 yaşında öldüm" diyordum; onlar da beni telkin etmeye çalışıyorlardı.

"Madem görünmezim, o zaman hırsızlık yaparak dünyanın bütün parasına sahip olabilirim, tatillere gideriz" diyordum. Hiç onaylamıyorlardı, "tespit edilirse tümden gidersin" diyorlardı.

Sonra "yazık zavallı Gökçe de 30 yaşında öldü" diyordum. Gökçe kişisi ile hiçbir samimiyetim yok ve aslında kendisini hiç sevmem. Yani bir insanı sevmiyorum diye takıntı yapmam normalde, bu kız nadir olarak sevmediğim insanlardan biridir.

Sonra belki bir anı sayfası vardır diye Twitter hesabıma bakıyordum. Doğum tarihimi değiştirmeye çalışıyordum. İnsanlar orada öldüğümü nereden bileceklerdi? İlginç bir yapay zeka programı vardı. Hangi şarkıları seviyorsan ona göre yaşını tahmin ediyordu. David Bowie'yi seçince olduğumdan daha yaşlı çıkıyordum. Öyle olunca manuel olarak 1989 girmeyi denemeye karar veriyordum. Derken uyandım.

Ne büyük çaresizlik Tanrım ölmek... Bir daha hiç varolmamak dünyanın en saçma şeyi. Ben aslında 8 yaşından beri bunu düşünüyorum. Bir kere aynı yaşlarda bir arkadaşıma anlatmıştım, o anlamıştı. Yanımızdaki üçüncü kişi anlayamamıştı. "Yani yemekler olmazsa ölürüz onu diyorsunuz değil mi" demişti. İnsanın zekası veya olgulara bakış açısı aslında küçücük bir çocukken bile farklı değil. Bence N type ve S type olmak arasındaki fark o yaştan beli. O çocuk ölümü sadece bir son/sonuç olarak görüyordu.

Uyandığımda aklıma Woody Allen geldi. Çünkü onun filmlerinin teması hep ölüm korkusu idi. Hala yaşıyor dedim. Hakkaten iyi yaşadı 1935 doğumlu adam. Ömrüne ömür katmış olayım tabii.

istanbul
hosting