17 Haziran 2021, Perşembe
saat: 18:35


Sanırım 5. sınıftım. Öğlenciydim. Okulun bahçesinde oynamak için bir bahane bulup okula erken gitmiştim. Pek dışarı çıkıp oynamama izin vermediği için ikimiz kukumav kuşu gibi evde oturur çay içer, bisküvi yerdik. Ben de böyle kurs olsun, dershane olsun fırsatları kaçırmaz, onlardan kendime dışarıda oyun zamanı kırpardım. Hatta dershaneyi toptan asıp bir arkadaşımın bahçesinde 4 saat oyun oynamışlığım var.

Hah ne diyordum? Okulun girişinde her gün bir öğrenci nöbetçi olurdu. Okulun tembel öğrencilerinden, kavgacı, yırtık bir kız nöbetçiydi. Naime miydi neydi adı? Sırt çantamı onun yanına bırakıp bahçede oynamaya çıktım.
Sabahçılar çıkıp sıra öğlecilere gelince çantamı aldım, sınıfa geçtim. İlksan dergisi aylığını ödemek için getirdiğim para çantadan uçmuştu. Naime iç etti büyük ihtimalle ama salağa yattı.

Bir ağladım, bir ağladım. Sınıf öğretmenim yetmedi, okulun başka öğretmenleri de gelip başıma toplandı. Ben anneme söyleyemem diye yırtınıyorum. Onlar da şaşkın gözlerle niye bu kadar korktuğumu anlamaya çalışıyorlar. ''Büyük bir meblağ değil. (17 lira mıydı acaba?!)Bir şey demez.'' filan diyorlar ama halimden öyle olmadığını anlıyorlar. En son öğretmenlerden biri 'Üzülme, annene ben söylerim.' diyor. Yükü benden alıyor.

Bu anı birkaç haftadır kafamda dolanıyor. İlksan dergisi aylık ücreti ne kadar olabilir ki? Bugünün 50 tl'si belki? 10 yaşında çocuğunuz bu kadar para çaldırsa ne kadar kızarsınız? Çok önemsiz bir hikâye gibi görünüyor değil mi?

Beni nasıl o kadar korkutmuşsa artık...

istanbul