02 Ağustos 2021, Pazartesi
![]() saat: 17:17
![]() İçerisinde bulunduğumuz yıla kadar rüyamda öldüğümü gördüğümü hatırlamıyorum. Bu yıl ikinci kez rüyamda öldüm. Geçen rüyamda aşırı sağcılar abimi gözümün önünde vurmuştu. Yine aynı evdi. Ankara-Kocaeli-Belçika arası bir ev ama hep aynı ev. Bu kez ben ölmüşüm nedenini bilmiyorum. Diyorum ki, nasılsa ben ölünce annemler beni görebiliyor rahat olayım. Ruh şeklinde yatağında uyuyan annem ve babamın içinden geçip duruyorum. Öyle tuhaf bir sevgi paylaşımı. Sonra eşime gitmesem de olur nasılsa beni merak etmez diye düşünüyorum. Sonra sanki her yaz yapıyormuşum gibi (rüyamda her yaz yapıyormuşum) Marmaris'in bir koyuna gidiyorum. Uyandığımda Turunç-Kumlubük dedim. Ama öyle bir yer değildi. Datça gibi paralel koylar arası yüzmenin mümkün olduğu bir yerdi. Turunç'tan dalıyorum sular turkuaz - Amos koyu gibi. Kumlubük'e doğru yüzüyorum. Rüya boyunca o koylarda yüzdüm... O kadar etkiledi ki bu yangın beni. Gençliğim, geleceğim çalınmış, soyulmuş gibiyim. Aciz bir yönetim ideolojik nedenlerle bir kurumu tasfiye etti, uçaklarını açığa aldı. Sonra uçak kiraladılar. Belki devletten akan paraların bir kısım komisyonu cebe atmak için belki birtakım ülkelere köle oldukları için... Satın almadılar, üretmediler, kiraladılar. Diğer yangın söndürme uçakları bakımsız halde hangardaydı, yangında kullanılamadı. Televizyonlardan yalanlar söylediler, helikopter nokta atışı yangın söndürüyor dediler. Biri 2.5 ton diğeri 7 ton atıyordu, üstelik yükseklik ve teknik donanım sebebiyle, uçağın tazyiki yangın söndürmeye daha uygundu. Yunanistan'ın İsrail'in uçak gönderme tekliflerini reddettiler. Bize sormadadan bizim ormanlarımızın yanmasına göz yumdular ve ülkelerin tekliflerini reddettiler. Sanki adaları peşkeş çeken bizdik de onların milli şuuru vardı amk. Yansa da olur yeter ki kamuoyuna rezil olmayalım dediler. İğrenç insanoğlundan kendini kurtaramamış iyilik timsali hayvancıkları ölüme terk ettiler. Geç müdahale edildiği için hala yangınlar söndürülemedi. Doğruları yine Şahan Gökbakar ve Haluk Levent'ten öğrendik. İçmeler kül oldu. Şu an Delikyol-Turgut yanıyor. Benim 20 yılımı çaldılar. Geleceğimi de çaldılar. Hırsızlar. Yolsuzlar. İblisler. Sanki vakıf bakanlığa para göndermek zorunda imiş gibi şeffaf olmayan, "sakal" içeren kampanyalar başlattılar. Mevzuatta böyle bir zorunluluk yok. Mevzuatta izin prosedürü var, parayı aktarma zorunluluğu yok. Zaten her yere çökmüşlerdi. Birkaç koya kendileri ve akrabaları için saraylar yapmışlardı. Öncesinde de hep küçük küçük yakmışlardı. Ya da Çiftlik Adasının karşısındaki adayı Ağaoğlu denen şebeğe satmışlardı. Çamlı tarafında çomar tüpçülerin izmaritlerini yere attığı, mucizevi Sedir Adası karşısında yer alan İncekum ve Dirikum dışında gidebilecek bir yer yoktu. Oraya birincisi çomarlar ve kalabalık yüzünden gidilemezdi. İkincisi onun da kapısında rantçı hırsız özel güvenlikçi küçük adamların dolapları dönmekteydi. 100 kişilik turları 2 kişilik vatandaşların önüne geçirip "sakallarını" cebe atan muhtemelen muhalif insanlardı! Boncuk Koyu köpek balıkları üzerinden prim yapan muhalifliğini siktiğim (en çok onlara sinirleniyorum) yoga yapıp esrar çekmeye gelen embesil reklamcılar dışında misafir almıyordu. Madem insan sınırı var neden ağzına kadar BMW'lerle dolduruyorsunuz orayı? Neden ticari bir işletme gibi sadece tesisinize para ödeyenler girebiliyor? Çünkü siz de hırsızsınız. Bir de Alman Koyu vardı, yine tüpçülerin çekirdek çitlediği yer. Siz insan mısınız amk sizin denize girme hakkınızı savunayım. Umurumda bile değilsiniz ki. Ben çalınan ilk gençliğime yanıyorum. Ama tabi benim asıl üçgenim, o muhteşem Bozburun, Selimiye, Delikyol ve İçmeler'di. Turunç ve Kumlubük de çok güzeldi. Mesela Amos Koyu'nun oraya orospu çocukları tarafından inşa edilmiş bir Profesörler Sitesi vardı. Evet onlar da orospu çocuklarıydı. Onlar da bu ülkenin beyaz türk olmaya çalışan zengin iç rantçı köpekleriydi. Hemen hemen hiçbiri Rumeli göçmeni değildi. Bunların çok büyük bir kısmı sonradan parayı bulmuş kendilerini yönetenlerle aynı tasta pişmiş kendini aydın zanneden orospu evlatlarıydı. Bozburun keldi sanırım en çok orada huzur bulurdum. Selimiye şişmişti. Ama o deniz ki yüz yüz bitmezdi. O lacivert Selimiye denizi. Delikyol'daki arılı kahvaltıcı senelerdir oradaki imarsız kulübeyi milyon TL'ye satmaya çalışıyordu. Yine de kimseye pek de bir zararı yoktu. Arada çomarlar "sahiller halkın" diye gelip çekirdeklerini yerlere atardı. O zamanlar yavaş yavaş bu ülkede zengin olmak gerektiğini anladım. Bu ayak takımıyla aynı ortamda bulunmamak için alım gücü gerekmekteydi. Ama mesele bu değil. 2014 yılında ilk defa adam akıllı bir tatile çıkıyorum, artık çocuk değilim, gidilecek yerleri ben belirliyorum. Kısa sürede Marmaris'in tüm koylarını öğrendim, her yerini... Her sene de tekrar ettim, artık kimse Marmaris'i benden iyi bilemezdi. Kim bilir belki bir gün emekli olur yerleşirdim. Belki işten ayrılır, 2 ay sadece maviliklerde yüzerdim. Çünkü suyun altı benim en huzurlu olduğum yerdi. En son Cennet Adasında bile yürümüştüm. Ferdi Tayfur denen hayvanın inşa ettiği eve baktım. Doğrusu biz beyan türkler zaten fakirdik de "kim kimi sikiyor amk hep bunlar mağdur hala" dedim. İHMALLERİ YÜZÜNDEN HER YER YANDI. BÜTÜN HAYVANLAR, ORMANLAR, KÖYLÜLERİN EVLERİ, ARICILIK. İNSANLARI ELLERİNDE SU BİDONLARIIYLA ÖLÜME YOLLADILAR. KAHRAMANSIN DEDİLER. AMA KAHRAMAN OLMASIN DİYE EĞİTİMLİ ORDUYU ÇAĞIRMADILAR. ZAVALLI İNSANLARI ÖLÜME GÖNDERDİLER. VERGİ VEREN O İNSANLAR, SANKİ BU DEVLETE BİR BORCU VARMIŞ GİBİ ÖLÜME GİTTİLER. Bütün ülke oturup izledik Manavgat'ın, Bodrum'un, Marmaris'in yanmasını. Önce Anadolu içlerinden İstanbul'a memleketime döküldüler, sonra koylara çöktüler. Beyaz çoraplı neandarteller biz entelektüellerin elindeki her şeyi aldılar. | ||
|