24 Eylül 2021, Perşembe
saat: 02:28


of nasıl tokat gibi indi bir anda yılların birikmişliği.
bir anda salak salak muhabbet etmeye başladık whatsapp grubunda. bi anda niçin pek fotoğrafımız olmadığı konusu açıldı, sonra başladı fotoğraflar gelmeye.
Herşey harika iken, bırakıp gittiğim on yıl önceki hayatım bir anda karşımdaydı. böyle reaksiyonlar hep zincirleme olur ya, bir anda bir bir film şeridi gibi başladı gözümün önünden geçmeye.
Durdum mu, durmam, açtım yıllardır dokunmadığım kendi fotoğraf arşivime de bakmaya başladım.

Heralde, çok uzun süredir aklımın köşesine bile getirmemişim hiç bir şeyi, bravo valla. Böylesi bir yok sayma :) Saygı duydum.

Tabii geçmişi hatırlamak çok koyar, ama bana pek koymuyor. Ben keyif alıyorum açıkçası. Çok mutlu oldum.

Ama bir sorgulama da aldı beni.

Çok aşırı tatmin duyduğum bir noktaya taşımıştım hayatımı, sosyal hayatım ile ilgili evhamlanacak bir şeylerim olmasını bırak, asla gözardı edilemeyecek o tipik "insanın diğer insanlarda bulup durduğu hatalar" haricinde, tam anlamı ile oturmuş bir atmosferim vardı.

Hani, yaş ilerledikçe her dönemi farklı farklı gözlüklerle izlediğimizden, her biri ayrı bir güzel gelir ya, hayatımın, şimdi bakınca "olm ne süpermiş" dediğim bütün dönemleri içinden bir tercih yapmam gerekse, "bak burada kalacaksın ve bunu sürdüreceksin" deseler, seçeceğim dönemmiş işte. Olabildiğince sürdürülebilir, hatta kalmayı tercih etsem şu ana kadar geçen zamanı bile kurgulayabiliyorum, ve muhtemelen bir şekilde şu anda olduğumdan daha mutlu olacağımı da biliyorum. Öyle bir dönem.

İşte şimdi, bu fotoğrafları bulunca, bir anda neyi bırakıp gittiğimi anladım.
Sanıyorum, geri kalan bütün dönemleri için hayatımın, "yok yea doğru tercih yapmışım, evet iyiydi ama daha iyisine geçtim" diyebilirim. Hatta bu dönem için de bunu diyebilirim. Ama der miyim?
Diyemiyorum.
Belki, hayatımın en büyük hatası, hayallerimin peşine takılıp gerçeklerimi ankarada bırakmak oldu.

O kurguda, ben böyle biri olmuyorum, ulaşabildiğim profesyonel seviye, şu anda bulunduğumun çok uzağında, hayat daha stresli vb.

Fakat, yüzümdeki hayali şamar izi, olanca kırmızılığı ile, ödediğim bedelin, vazgeçtiğim şeylerin, aldığım ödüle değip değmediğine karar veremediğimi bağırıyor.

İşte, benim şu dünyaya geldim geleli, karşıma çıkmış bütün iç hesaplaşmalarımda rahatlıkla verebildiğim cevabı, veremediğim tek konu bu.

Bu cevabı sanıyorum iki yıl falan aradım çölde kaz tüyü montuyla su arayan küçük bir adam gibi. Sonra da yok saydım.

Evet, olayın gözlükler olduğunu biliyor, ona göre karar veriyordum ezbere. Ama belki de, bazı gözlükler iyidir.
Bilemiyorum altan.

Tüm hayatım boyunca sahip olma ihtimalim olan bu tek pişmanlığı kabul etmemek için uğraşıyorum. Sebepler arıyorum. Sebepler yaratamıyorum yorgunluktan, ama kabul de etmiyorum hala. Fakat, bu kabul etmeyiş de, beni, hayatımın en güzel, en anlamlı zamanlarını unutmaya, hafızamdan çıkarmaya itiyor.

Ve biliyor musun, böyle böyle, o zamanlar olduğum kişiye de yabancılaşıyorum fazlaca. 30 yaşıma kadar, kendimi geçmişimden farklılaşmış bulduğum ilk dönem oluyor.

Bu yeni kişi daha kötü diyemem, fakat bu durum, benim kendimi oluşturuşuma aykırı.

Keşke bir yol bulsam da, şimdimi ve geleceğimi, geçmişimle, en mutlu zamanlarımla barıştırabilsem.

Bayağı yalnız bir yaşantı surdurmeme rağmen, ilk defa, "işte kaldın yine kendine kendine" diyorum. :)


istanbul
hosting