04 Kasım 2021, Çarşamba
saat: 03:37
Bakıyor ama bir bok anlamıyor. En yaygın insan modeli bu işte. Bence narsizm denilen, düşünüldüğünden daha yaygın, hatta biraz insanın doğası. Bakıyor bir bok anlamıyor, çünkü aslında kendisini görüyor her yansimada. Üstelik, bu içgüdü, gayet de açıklanabilir. Bataklikla hayatı benzet, hatta daha gerilere git, mağara ile benzet, bir şey fark etmiyor. Kıyaslayacak, sablonlarına oturtacak, sınıflandıracak, yargılayacak , ve kör olmuş gözlerine rağmen gorebildiklerine dayanarak, birşeyler yapacak. Benim için çok önemli değil. Hiç olmadı aslında. Şimdi de, durduk yere, zamansız ve yersiz olmasına rağmen, sırf canım istedi diye bir parça rakı koydum. Rakımı da aldım, gece yagmurunda basım açık bir akşam yürüyüşü yaptım. Aslında canım, kar yağarken on onbeş yıl öncesinin taksiminde olmak isterdi ya, yapılamıyor. Geçmişteki bazı karelerin ulaşılmaz olmasını çok sinir bozucu buluyorum. Bunun gibi. Hadi ara da bul o güzelim taksimi şimdi. Işte insanın tutunmaya çalıştığı anılar da, hayatında tutmaya çalıştığı insanlar da o taksim gibi. Adı var, kendi yok ve seninle tek bağlantıları görsellik bile değil, olsa olsa bir his, bir koku falan. Hatırlayamadığım çoğu durumun kokusu geliyor bazen burnuma. Bir anda kendimi Erzurum'un kokusu içinde bulabiliyorum mesela. Halbuki, beynin görüntüleri daha iyi işliyor olması lazım sanki. Bir şarkı duydum bir filmin sonunda , "güzelim" diyor, "sen gidebilirsin, benim hayatım hep aynı kalacak malesef /beğenmiyorsan git diyor yani/, sonra da ekliyor, "ama sen bir daha asla aynı olmayacaksin." Acımasız bir arkadaş. Niye elinden alıyorsun adamın güzel halini. Böyleyiz işte, insanların güzel hallerini bencilce onlardan alıyoruz. Sonra, içlerinden bir Teoman çıkıp bazen, kendisine kalan kekremsi tattan dem vuruyor. Halbuki Teo, ağzını calkalayinca geçmeyecek ki o , kaldın öylece :) Neyse, canlılığını kaybetmiş objelerle ilgilenmiyoruz, bizlerin yeni hayatlar yaratması lazım diyecek oluyorum da, tam tirt türk dili yeraltı edebiyatı klişesi oluyor. Dostum, yeni hayatlar sen olmasan da çıkacak zaten. Mal mısın diye sormuyorum, ne kadar mal olduğunu anlamaya çalışıyorum. Kovulmasina üzüldüğüm is arkadaşımın, benle ilgili resmi bir şikayet doldurduğunu öğrendim, kovulduğu kesinleştikten sonra. Tirt. Adama da güleryüz dışında bir şey göstermedim. Tabii bana resmi olarak iletilmedi, ama dedikodu dediğin eninde sonunda öznesini buluyor. ciddiye almamışlar bile. Bak, ben de bana hiç bulaşmadan adama yapılan ayrımcılığa karşı resmi bir harekette mi bulunsam diye düşününüp sonra artık büyümüş olmanın gereklerini yerine getirmem gerektiğine karar verip "aman banane" demiştim. Iyi etmişim. Fakat böyle şeyler benim içime oturur. Hayır yani zaten iki üç tane düşmanı varken, hiç alakası olmayan bana bok atmaya enerji ayırması ilginç değil mi? Bunu öğrendiğimin akşamı yolda karşılaştık. Büyük bir samimiyetle selam verdi, hal hatır sordu. Ben de aynen cevap verdim. Işte böyle durumlarda, doğru yaptığımı bilsem de kendimden tiksiniyorum. Hayır dilimin ucuna kadar da geldi cümle, gülümseyerek yüzüne bakarken saliverseydim, surat ifadesindeki değişimi izlemek çok keyifli olurdu. Bilemiyorum açıklamalarıyla mi uğraşmak istemedim yoksa üzmek mi istemedim. Işte, kaypak insanlar her yerde, her tarafta. Biraz su insanın içine yerleşen uzaylılarin dünyayı istila etmesi gibi geliyor, neydi o film, slither miydi. Görüntü aynı, ama bok gibi biri olmuş. Fakat, bütün bunlar bana gösteriyor ki, o ağzıma sicildigi ve gözümün kimseyi görmediği dönemde, gerçekten doğru arkadaşlar edinmisim. Özlüyorum onları. Eski arkadaşlarımdan da fazla. Anlayacagin Altan, hayat, aynen bildiğimiz haliyle devam ediyor, hiç sasirtmadan. Eskiden böyle biseyler olunca çok takardım. Taktiğim o zamanlarda da hep aşıktım. Bak yine bir şarkı ve bir anne haklı cikti, kesin sevdadanmis :p Kendime sözüm şu, kar yağdığında, tek bir insana haber vermeden İstanbul'a gidicem bir haftasonu için. COVID kaparsam kötü olur, ama neyse ki sosyal mesafe olayı bende sonradan geliştirme değil, doğuştan. | ||
|