08 Aralık 2021, Çarşamba
saat: 17:26


Yaşadığım yer aslında var olmadığına inandığım bir dünyaymış..

"Alice kafasını pencereye dayayıp arkasında bıraktığı şehre bakıyordu. Bu o şehri ilk kez bırakışı deildi. Yükseklere çıktıkça ışıklar hafifliyor, denizler karanlık oluyordu. Bıraktıklarını ve yitirdiklerini düşündü. Beyaz tavşandı onun yanında olan, kendi elleriyle kaybettiği ve bir yolculuk da hiç kimsenin bilmediği sırları barındıran en derinlerinde. Aslında belki de beyaz tavşan dahil hiç kimse suçlu deildi. Yine de beyaz tavşan gittiğnde o suçluluk şövalyelerine haykırmıştı. Dört nala koşan şövalyeler etrafa suçluluk duygusunu sızdırınca karanlık çöktü, sesizlik oldu ama aradan geçen 1 baharda umut ağaçlarının yaprakları tamamen döküldü ve kurudu ağaçlar. Alice şövaleylerin amborgasından bir martının çığlığıyla uyandı...

Şehir iyice uzaklaşmıştı gözlerinden, yol uzundu ve yeni bir dünya bekliyordu onu. Hiç hayal edemeyeceği bir dünya bekliyordu. Alice'in aklına beyaz tavşan'ın bir sözü geldi;" senin yaşadığın bu topraklardan senin ömrüne ömür katacak biri olmayacağını düşünerek yaşamak ve bu toprakları terketmek aslında çözüm olamaz... arayışı toprağın üzerinde değil özütünde aramak lazım, gitmek sadece kısa vadeli yara bandı olacaktır."

Alice gülümsedi buruk bi şekilde, sonra çok uzun zaman önce eline geçen bir zarfı eline aldı. Garip bi durum vardı. Bir zamanlar boş olarak gönderilen zarfın içinde gerçekten ışıl ışıl parlayan bir davetiye vardı. Alice davetiyenin üzerindeki yazıyı görünce donup kaldı olduğu yerde. Yaşadığı yerin aslında var olduğuna inanmadığı bir dünya olduğunu anlamıştı..."



istanbul