24 Ocak 2022, Pazartesi
saat: 12:15
Canım biz senle on yıl önce karsilasicaktik ya. Bu da benim lanetin bak. Her seferinde, on yıl önce bambaşka işlerle mesguliyetten gözüm kapalı dışarıya. Ama şimdi böyle hallerin tavırların iyi hoş fakat, ben buna on yıl önce tav olurdum, şimdi değil. Heralde tav olacağım pek bişey de kalmadı artık, o da ayrı. Yalnız, ben güzel yaşıyorum aslında aşk denilen şeyi. Gündüzleri, o hafif tedirgin, aidiyetsiz günlük hayatımla meşgul iken hiç aklıma düşmüyor. Gece olunca, uyurken kızı bir sahnede dans ederken falan görüyorum rüyamda, öyle uzaktan izliyorum. Hiç yakınlaşma, diyalog falan da yok. Kötü falan da uyanmiyorum. Işte bu insana hiç zarar vermeyen bir setting, ben razıyım. Gezinmeye başlıyorum sonunda, bir doğu Avrupa ile başladık tingirdatmaya. Böyle ufak ufak gezicem doğrusu. Şarap festivalleri oluyormuş bak, onu bı incelemek istiyorum şimdi. Bağ bozumu ne zaman oluyorsu? Yazın falandır kesin. Şöyle güney Fransa'da, gereksiz kaşıntı olmayan bir tanesini ayarlayıp gitsem ne de hoş olur. bence ben, "su hayatımda hiç şarap festivalinde bulunmadım" denemesi gereken biriyim. Geldiğimden beri bu şehri çok seviyordum. Sonra, dün , sevmiyorum ya dedim. Benlik değil aslında. Gerçi böyle şeyler ufak bir dokunuşla değişir. Ama benim hayatım ufak dokunuslara uygun değil. Olmayacak burada. Beni ancak Zurich falan paklar. Ya onu da sevmezsem? Çünkü artık bir yerlere yerleşmek ve orada kalmak istiyorum. Bir ailem olsun, yavaş da gelişse bir sabit sosyal çevrem olsun. Hayatın diğer meyvelerini yiyeceğim diye bunları hep pas geçtim bak. Hala kendimi bir otomobille hayal edemiyorum mesela. Bir arabam da olsun. Neyse,aklımda genelde Pinhani çalıyor bu ara. Pinhaniyi de çok bilmem, şu bizim gencligimizde tırt bir lise ya da üniversite dizisine soundtracklik yapan iki şarkıları var, onlar genelde. Ama bildiğim bu az ve öz şarkılarını da seviyorum bayağı. Iki arkadaşım daha evleniyor. Tabii davet ettiler. Düğünlere gitmemek için yurtdışında yaşamak gibi bir bahanem olması bence süper bişey. Ama giderim heralde. Herkesin takım elbise giydiği ortamlarda bulunmayı özledim. Burda , işyerinde, genelde tırmanış kıyafeti giyiyor insanlar. Ben de aslında, iyice sardirdim outdoor malzemelerine, çünkü teknoloji. Ama bunlar suyunu çıkardı. Geçen gördüm, eleman mavi tırmanış pantolonunu çekmiş, altında tırmanış botları. Hocam sen ne yaptın? Onları öyle gördükçe ben takım elbiselerime, kravatlarima, ceketlerime sarılır oldum. Bir Türk kahvesi getirmiştim, türünü şimdi hatırlamıyorum. Bu daha açık renkli olanı hani. Normal kahvem bitince bunu yapmaya başladım her sabah. Ilkini yaptım, çok süperdi. Ikinciyi yaptım, taştı, böyle aromalı sıcak su iciyormus gibi oldu. Tam bir rezillikti. Sonra Ankara'ya gittim döndüm. Sonra dün yine yaptım, bu sefer ikisinin tam arasındaydı. Galiba olay, kahve miktarında. Normal türk kahvesinden daha fazla koymak gerekiyor. Bahar gelsin de bisiklet olayına yine giriseyim. Özledim. | ||
|