03 Nisan 2022, Cumartesi
saat: 05:14


Şato Yazar Düğün salonunun, 2001’de epey popüler olduğunun altını çizmeliyim.
Youtube’suz ne yaparım bilmiyorum. Bir zaman gemisi gibi. Uçan halı gibi, kötü öğretmene diss atmak gibi (si yok).
Hiçbir gelin damat, şato düğün salonu düğünlerinde birbirleriyle konuşmuyor. Mutsuzlar diyemem ama az sonra kesilecek koyunlar gibiler. O Allahın belası ilk dans, banttan çalıyor ve loopladıkça looplanıyor. Bitmiyor. Bitmiyor. Kafalarını çevirip bir yardım arıyorlar. Muhtemelen son dansları olacak.

Misafirler, sandalyelerde, masalara arkası dönük oturuyor. Buna hakları var.
Masalar bomboş. Bir limonata dahi yok.
Kıtlık şatosu gibi.
Ama siz de 500 kişisiniz mübarek.
Anne anne anne diye ortada dolaşan çocuklar. Bizim çocukluklarımız, farklı elbiselerde ve farklı varoşluk seviyesindeki hallerimiz. Anneleri hemen yanıbaşında aslında, seslenmeleri yersiz. Anne, anne anne… Ne var? Hiç.. Çünkü bize mutluyken veya böyle heyecanlıyken ne konuşmamız gerektiği öğretilmedi. Anne der, eteğini çekiştiririz biz, ne oluyor burda????

Düğüne özenerek gelenlerle, son dakika bir uğrayalımcılar arasında, gelin ve damat nezdinde bir hiyerarşi var. El öpmeleri geçiştiriliyor. Güzel giyinenlere, hal hatırları dışında eğilerek bir iki güzel söz fısıldanıyor.

Şu anda, Cumartesi akşamı. Ben ofisteyim ve geceyarısında, Halit ve Suna’nın düğününü izliyorum.

Önce tuhaf bir rakı sofrası , erdal inönülü ve alaattin çakıcılı…
Sonra İlker’le arka oda. Ana baba günü. 40 yaşımın ağrıyan omzu, yine de iki gerdan kırıyım dur diyişim R&B…

Çünkü 4 gün Prag’a gidiyorum yarın.

4 gün sürece, yaptıklarımdan izlediklerimden veya dans ettiklerimden sorumlu tutulamam.
Çünkü Benciğim, yanmak üzere olduğumu fark edip beni izne çıkardı.

Dolayısıyla fucked up olacağım bu geceyarısı ve muhtemelen bunun sabahı.
Sabah 9’da Leon Licht çalıyor. Bu mükemmel bir zaman. Ama uzak da bir zaman. Düşüş de bir zaman. Acaba gidecek miyim… Takip ettiğim dj’ler de benimle birlikte yaşlanıyorlar ve daha insani saatlerde çalmaya başlıyorlar.

Öğlen üçte trenim var.

Akşamdan kalacağım,o airbnb evinde baş ağrısı ve mide bulantısıyla inleyeceğim.
Bu lüks bir inleme olacak.
Bir sorumsuzun, kronik işsizin inlemesi.

Birkaç gün önce sabah, Armin bir türlü tuvaletten çıkmayınca, boş Yayla yoğurt kutusuna, koridorun ortasında, alelacele işemek zorunda kaldım.

Bunu da bu yılın Ramazan anısı olarak buraya bırakayım.









istanbul
hosting