16 Nisan 2022, Cuma
saat: 05:35


Geceyarısı oldumu, telefonum siyah beyaz oluyor. Arasan ulasamazsin. Ben ayarladım. Çok da mutluyum.
Geceyarısı oldu, filmimi bitirdim. Her akşamki gibi uyuklamaya başlamıştım. "Beş dk daha ya" dedim, açtım YouTube u. Ne izleyeceğini bilmiyordum ama üçüncü sırada "av mevsimi" nin bir sahnesi vardı.
Hani emekli olan birine bir veda partisi var, izbe bir yerde. Insanlar da izbe zaten.
Sonra, cem yılmazcigim fırlıyor ortaya, elinde rakısı, "haydee" diye başlıyor. Hop, iki dakika içinde o müziksiz ketum ortam herkesin dans ettiği, şarkı söylediği bir yere dönüşüyor.
Türkiye'ye ilgili en sevdiğim, en özlediğim şey bu işte. Her zaman bunu yapacak bir zıpır vardır, bazen o zıpır sen olursun. Her zaman buna uygun bir şarkı da vardır. Her zaman rakı da vardır.
"Sevdalık eyi şeydur" bizim oralarda.
Levent Yüksel de olsan böyle, şener şen de olsan, cem yılmaz , ferman, hatta harun tekin bile olsan öyle. Ben olsan da öyle.
Özlüyorum bazı şeyleri.
Neyse, sonra o beş dakika döndü saatlere. Çünkü bende de her zaman rakı vardır.
Onlar içer de ben eksik kalır mıyım? Zaten bana da mazeret lazım. Hele ki hayat böyle iyi gidiyorken, öyle vodkayla birayla olmaz, rakıya yer açmak lazım mutlaka.

Galiba, Türkiye travmami da atlattım, resmen gelmeyi iple çekiyorum. Bir hafta bir haftadır. Sonuçta, benim insanım.

Hatta, bayağı mutlu oluyorum. Ben başka bir yerde büyüsem, böyle bir insan olamazdım sanıyorum. Tamam eleştirilerim hala duruyor, uzuntulerim, nasıl derler, burukluklarim falan. Hala kızıyorum çok güzel insanlara oluşturduğu işkence ortamına, insanın psikolojisini darmadağın eden atmosferine.

Olamaz ya, gurbetci mi oldum lan ben yoksa sonunda hahaha.
Zaten kurulu düzenim var yigen, yoksa cennet Türkiye, kesin gelirdim :p

O değil de bu özlemim artık insanlardan da bağımsız. Sevdiğim insanları göreceğim diye değil hiç, sevdiğim insan kalmadı memlekette. Herkes bana yabancı, ben herkese. Ama bu daha da hoş bı özgürlük veriyor.
Gelsem de yine kimseye bulaşmadan İstanbul'un rum sokaklarında gezinsem, Ankara'da parktan parka yurusem.

Böyle yaşaması da zor hakkaten biraz, ama inan bana baya güzel. Yine de hiç gitmiyorum şu "ya orada kalsaydım" olaylarına. Çünkü o zaman da bu insan olamazdım bak. Ne diyor başka bir rakı şarkısı "ben sana aldanamam yarim, ben sana dayanamam" işte tam böyle.

Hiç de bilmiyorum, acaba şöyle kendi kendime bir sofra kurup, sevdiğim şarkıları da dinleyebilecegim bir meyhane bulabilir miyim. Benim rakı şarkılarım biraz farklıdır sonuçta. Yok yok, o ancak insanın kendi evinde oluyor.
Ama bak bira için aynı şey geçerli değil. Bira içerken sevdiğin bir şeyler çalacak bir yer bulmak ne de kolay.

Easter olmuş. Hiç bir etkinliğe katılmadım. Benim sevdiğim günler belli, bı Halloween, bir de st.patric's. kimse kusura bakmasın onca özel günden bı bu ikisini sevebildim.


Ohoo, ben özlem dolmusum, bunlara da girince tr sınırlarını asicam, bu ne böyle ya. Izle ozle nereye kadar! Neyse , aslında öfkeli değilim, çünkü hayatım çok dengeli şu ara. Eğer kötü bı modda olsam hiç haketmedigim halde kendime ofkelenebilirdim. Direk haksızlık. Sonuçta, ozleyebilen bir insanım, yeri geliyor big bang theory özlüyorum, yeri geliyor sahlep özlüyorum. Hiç gitmedigim yerleri bile özlüyorum ölüm ben. Içimden geliyor napalim yani. Insanın içinden gelen şeyler için kendine ofkelenmesi kadar kötü bir psikolojik baskı yok.

Bu arada, bir yılın sonunda toplam bir arkadaş edindim, nasıl? Bence fena değil ya. Kendimi biliyorum, bu da olmayabilirdi. Ne bileyim, şimdi yeni tasinacagim eve badana yapicam dediğimde, "bende malzemeler var, ödünç alabilirsin" diyen , derdini dinlediğim biri var. Hiç yoktan iyi, fazlası olmasından çok daha iyi.
Hadi gidiyorum ya, çok zevzek oldum. Rakım da bitti zaten.




istanbul
hosting