30 Nisan 2022, Cuma
![]() saat: 06:07
![]() Galiba pek çok dilde bir ifade edilişi var "bir kapı kapanırsa başka kapılar açılır" in. Kopya çekildiğini de hiç sanmıyorum. Bence aynı dili konuşan ve diğer bütün toplumlardan izole olmuş her türlü toplulukta bu anlam bir şekilde turerdi. Ortak mirasımız çünkü umut etmek, çözümler bulmak. Adaptasyonu yarısi pilini pitlrtini toplayıp gitmek çünkü, ve gidebilmek için de önce kapıyı açmak, yoksa da bir kapı yapman gerekiyor. Şu an damağımda kabarcıklar var. Çünkü taşımıyorum. Taşınırken de, bulaşık ve çeşitli zorluklardan kaçınmak için, basit ve copsuz yemekler yiyorum. Şu mini pizzalar dan aldım, beşer beşer pişiriyorum. Çok önemli değil. Ama her seferinde ağzımı yakıyor. Taşınmaktan artık hoşlanmıyorum. Halbuki hep sevmiştim taşınma işini, çocukken bile. Belki bu da bir dönemin sonudur benim için, belki bir daha tasinmayacagim bir hayat arayışına girmeye başlamışimdir. Yeni evim, küçük, tek kişi için süper. Şu eski tarihi binalardan birini seçtim, bence bunu da tatmaliydim. Burada kira işleri biraz garip, duvarlarda bı sürü dolgu izleri var. Ayrılan insandan tam bir boyama istemiyorlar. Evi ilk gördüğümde gözüme bayağı büyük gelmişti, halbuki şimdi küçücük geldi. Yatağın yok, sofa yok, gardrop yok. Tam bir sıfır hali. Ama kafamda tasarladım, ağır ağır gerçekleştiricem. Sonra ne olacak biliyormuş? Yine taşınma zamanım gelicek :) bu sefer de böyle olsun bakalım. Yani, doğru, gerçekten de hayatın normal akışı, bazı kapıların kapanması ve yeni kapilarin açılması. Böylece, üçüncü kez bir ev kurmayı tecrübe etmiş olucam. Ilki, olabileceğin en kotusuydu belki, ve ben basarisizdim. Ikincisi, olabileceğin en iyisiydi ve fena goturmedim. Bu sefer tam ikisinin ortasında bir ev. Bakalım bu nasıl olacak. Ama yaşadığım bütün evlerin birbirinden bu kadar farklı olmasını hoş buluyorum. Birinin kapısı kapanıyor ve yenisinin kapısı açılıyor. Ama bu kapılarla ilgili, genetik tarih ile ters dustugum bir konu da var. Özel hayatımla ilgili. Sanki ben bütün kapıları birbirine bağlayıp, manyak gibi bekçilik yapan bir durumdayım bir süredir. Aman hiç bir kapı açılmasın artık diye. Buraya geleli bir yıl oldu mesela. Hiç arkadaş edinmedim. Yarım arkadaş belki. Neden? Hiç bilmiyorum. Şöyle bir düşündüm, yeni geldiğimde tabii ki sıfır ilişkiler içindeyim, hiç eskitilmemis. Geçmişime bakarak da, böyle durumlarda çok güzel bağlar kurabildigimi biliyorum. Ama bu bir yılın sonunda öyle bir hale gelmiş ki, is arkadaslarimin benden "sen zaten içine kapalı, konuşmayan birisin" diye bahsettiklerini duydum. Niye konuşmayan biri oldum acaba? Yani şimdi şuradan ayrılsam, mesela bir buçuk yıl önceki ayrılisimdan çok farklı olur. Hiç bir duygusallık olmaz. Hatta veda partisi versem, sırf içki var diye gelir sanki bir kaç insan gibi. Halbuki, bu benim "geçmişi geride birakma donemim. Çünkü bence ben biraz geçmiş bağımlısıyım. Bunun da o gezgin geçmişime ilgisi olabilir diye düşünüyorum. Çocukken iki yılda bir yer değiştirince, ne hissettim hatırlamasam da, her ayrıldığım yeri sonradan özlemle andigimi hatırlıyorum. Sonra, Ankara'ya yerlesince, hiç de iz birakmadi. Ama sanırım o dönemde tam olarak bir hayat ve çevre kurmakla ugrasabilir oldum. Sonra lise bitti. Üniversitede hep liseyi de hayatıma dahil ettim. Hatta bunu, kendimi pek değiştirmeyecek yaptım. O bitti, master da bu sefer hem lise hem üniversiteyi dahil ederek yaşadım. Sonra başka ülkeye geçtim,, ama dahil etme işini sürdürdüm, hiç kopmasın Ankara'dan, o ortamımdan. Hatta, fiziksel olarak da, ruhsal olarak da , mental olarak da. Halbuki, aslında, Ankara'ya gelir gelmez yapmış oldugumu yapmaliydim. Çünkü nasıl Ankara'ya gidene kadar bulunduğum her yer beni bir bir biraktiysa, ayrılınca Ankara da beni bıraktı.bilemiyorum, belki de hiç bir yerde bir kokum olmadığı için, Ankara'da olana çok değer vermiştim ve bırakamadım. Düşünsene, yıl ikibin yirmi, ama benim ortaokuldan öncesinden kalma değil arkadaşım, tanıdığım yok.hatirladigim isim bile yok. Neyse işte, tabii bu hatayı fark ettim ve artık bulunduğum yerde olmaya karar verdim. Bütün mental ve duygusal bağlarımi bıraktım hatta, çok da iyi gidiyor. Ama , işte eksik olan su, yeni bağ kuramiyorum. Şu anda tamamen bagsiz kalmış durumdayım. Halbuki, aslında her şey çok uygun. Neden böyle yapıyorum acaba. Aman, yeni bir kapı açılmasın. Bilemiyorum, belki de içim iflas etmiştir bu ömür boyu kurulup yıkılan bağlardan, ve artık yenisini istemiyordur. Tam bir self centered asshole oldum zira. Varım yoğum keyfim. Bilemiyorum, bu durumun olumlu ve olumsuz pek çok sebebi olabilir, muhtemelen de pek çok sebebin birleşimi zaten. Fakat, iyi bildiğim şey, bu durum beni sadece işine odaklanan biri yapıyor, sadece oradaki durumlarla mutlu olup üzülen biri yapıyor. Ve bu, tehlikeli bir durum. Doğası belirsizlik olan bir iş yaparken her şeyi öngörülebilir yapmaya çalışıyorum. Ve bir şey öngörmek istediğim gibi olmayınca da acayip sarılıyorum. Bu halin sonu cidden iyi değil. O yüzden, biraz güvenli sulardan cikicam, konfor alanımi terk edicem. Kendimi zorlamayı düşünüyorum. Yeni evimin dibinde spor salonu var, oraya yazılarak başlamayı düşünüyorum. Bunun gibi bir kaç hareketle, bir kaç değerli insan edinmeyi umuyorum. Yoksa, beni , kendi halime bırakırsam, yalnizlastikca mutlu olan, mutlu oldukça daha da yalnizlasan bir weirdo olucam. Bence şimdiden oldum bile. Resmen insanlara karşı ritmini kaybetmiş durumdayım. Okuyamıyorum, onlar da beni okuyamıyor. Karşıma kişisel bir konteks içinde geçen hiç kimse ne konuşacağını bilemiyor. Işin komiği ben de bilemiyorum. Anlamsız anlamsız vakit kaybediyoruz :) Kapıları kendim kilitlenmiş ve açılamaz yapmışsam bile, o halde yeni kapılar acmaliyim. Yoksa kalakalicam yine arka planı değişmeyen sahnelerin ortasında. | ||
|